tarihinde yayınlandı

Ramazanda Reflüye Dikkat

Hepimizin bilmekte olduğu gibi, Ramazan ayına yaklaşmaktayız. Niyetli olanlar, iftarda veya sahurda ağır yemekler tüketip hemen ardından yatağa girerek sağlığınızı riske atmayın.

Acıbadem Kadıköy Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Doç. Dr. Orhan Tarçın’ın yaptığı açıklamaya göre:

İftar veya sahur vaktinde ağır yemekler yemek bünyeye aşırı derecede zararlı. İnsanlarımız açlık hislerini bastırmak için çok ve hızlı şekilde yemek yiyorlar. Buda sakıncalı bir hareket. Midemiz enzimleri ile besinleri belirli bir sürede eritip olması gerektiği hale getiriyor. Eğer besinleri hızlı şekilde tüketirsek, mide öz suyu tarafından tam olarak eritilemeyip mide hazmına sebep olabilir.

İftardan Sonra Ağır Spor Reflü Şikayetini Arttırıyor

Mide sorunu yaşayanların özellikle iftardan sonra ağır spor yapılması tavsiye edilmiyor. Bunun sebebi, dolu mide ile yapılan spor; artan karın içi basıncı yüzünden reflü şikayetlerinin artmasına sebep oluyor. Vücuttaki kan yemekten sonra sindirim organlarında toplanacağı yerde sistemik dolaşıma katılacağı için sindirim etkileniyor. Dolaşım sisteminde de yüklenmeler oluyor, bunun sonucunda dolaşım ve sindirim sistemimizde performans azalıyor. Hastaların, iftardan 1 saat sonra sadece yürüyüş yapmaları öngörülüyor. Bunun yanı sıra reflü hastaları iftar sofrasında dar pantolon ile oturmamalı ve sıkı kemer takmamalı. Aksi taktirde reflü şikayetleri artıyor.

 

Ramazanda Nasıl Sağlıklı Beslenilir?
– İftarınızı su veya çorba ile açın. Bunları bitirdikten sonra 15 dakika civarında bekleyin ve daha sonra diğer besinlere geçin.
– Çok miktarda tüketilen yemek reflüyü arttırıyor. Tüketmeniz gereken miktarı öğünlere bölerseniz daha sağlıklı olacaktır.
– Yemek yedikten sonra hemen yatmayın. Reflünüzün şiddetine göre 2 veya 3 saat bekleyin. Aksi taktirde ilaç etki etmez kanama, nefes darlığı gibi sorunlarla karşılaşabilirsiniz.
– Sahurda protein yönüyle zengin olan besinler reflüyü azaltıyor. Yağdan zengin olan besinler ise reflüyü arttırıyor.
– Gazlı içecekler reflüyü arttırdığı için daha çok el yapımı limonata, meyve suları tüketmeniz yararınıza olacaktır.

tarihinde yayınlandı

Yorgunluğun Sebebi Demir

Demir EksikilğiRehavet, zayıflık ve baygınlık hissinin en yaygın sebeplerinden biri yüksek seviyede demir eksikliği. Kanada Tıp Derneği Dergisi’nin 198 kadın üzerinde yaptığı araştırma, demir haplarının, düşük demir seviyesine sahip kadınlarda etkili olduğunu ortaya koydu. Çalışmaya, hiçbir tıbbi açıklaması olmadan yorgunluk hisseden yaklaşık 200 kadın katıldı.

Katılımcıların yarısına, her gün 80 mg oranında ağızdan demir tablet, diğer yarısına da şeker haplar verildi. Sonuç olarak 12 hafta boyunca verilen demir desteğinin yorgunluk hissinin yüzde elli (%50) düşürdüğü ortaya çıktı.

Buna göre Tıbbi olarak açıklanmayan yorgunluk hissine sahip kadınların demir eksikliği olasılığını dikkate alması gerekiyor. Öte yandan demir seviyesinin normalden yüksek olması da sağlık açısından tehlike arz ediyor.

Tabiat ve temiz hava, kişideki depresiflik düzeyinde yüzde 30’a varan iyileşme sağlıyor. Toronto Üniversitesi’nin, 20 hasta üzerinde yaptığı araştırmada, yeşillikler arasında günde bir saat yürüyenlerin, trafiktekilere oranla daha bilinçli ve keyifli oldukları saptandı.

tarihinde yayınlandı

Kekemelik Rahatsızlığı ve İletişim

KekemelikKekeme bir çocuğa sahip olan ailelerin diğerine nazaran çocuklarıyla iletişimde daha dikkatli olmaları gerekiyor.

Zira kekemeliğin tedavisinde ebeveynin fonksiyonu çok büyük.

Uzman Pedagog Emine Eraslan, kekeme çocuğa sahip bir ailenin yapması gerekenleri şöyle sıralıyor: “Çocuk konuşmasını bitirene kadar onu ‘dikkat et, yavaş konuş, acele etme’ gibi uyanlarda bulunmadan sakin bir şekilde dinleyin“.

Kekemelik ile ilgili onun yanında konuşmayın.

Kendi yaş grubu ile vakit geçirmesini sağlayın, Anne ve baba olarak ayrı ayrı  çocuğunuzla birebir kaliteli zaman geçirin.

Evladınızı, kekemeliği tetikleyen şiddet, dövüş ya da kötü karakterler içeren çizgi filmlerden uzak tutun.

Onu severken bile bebek gibi davranmayın. Giyinme, soyunma, yemek yeme gibi ihtiyaçlarını kendi yapabiliyorsa müdahale etmeyin.

Çünkü aşırı korunarak büyütülen kekeme çocuklar, bir zorlukla karşılaştığında iyileşen kekemelik tekrar başlayabiliyor.

tarihinde yayınlandı

Güneş Girmeyen Eve Prof.Dr. Girermiş

Arkadaşlar başlıktanda anlaşıldığı üzere artık eskiden süre gelen bir deyim olan “Güneş Girmeyen Eve Doktor Girer” meselesi mazi oldu. Şimdilerde güneş giremeyen evi ne yazık ki Doktor kurtaramıyor :). En az Yardımcı Doçent Doktor olması lazım.

İnanmayanlar için ahanda ispatı: Yeni Bahar Dergisi okuyucuları için hiç bir masraftan kaçınmayarak İzmir Şifa Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ali Saklamaz ile bu konuda röportaj yapmış.

Bakın ne diyor:

Güneş Işığı        İki nimet vardır ki, insanların çoğu bunda aldanmıştır. Sıhhat ve boş vakit.” diyor Allah Resülü, bin 400 sene evvel bugünleri tarif edercesine. Teknolojinin her geçen gün geliştiği 21. yüzyılda keşfedilen her ürün, hayatımızı kolaylaştırsa da kendimiz için ne yeterince vakit ayırabiliyor ne de huzurlu ve sağlıklı bir ömür geçirebiliyoruz.

Zira gelişen teknolojiyle birlikte insanlar evine kapanıyor ve kendisini doğal sağlık kaynaklarından mahrum bırakıyor. Bunların başında da Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin “Allah’ın sekiz İsm-i Azam’ma ayinelik eder.” dediği Güneş geliyor. Rahman’ın Safi ismi de güneşte tecelli eden isimlerden birisi. Öyle ki güneş ışığı insan vücudu için hayati bir önem taşıyan D vitamini için olmazsa olmazlardan. Vücudumuzda doğal olarak bulunan ve 7-dehidrokolesterol isimli maddeyi güneş ışığı önce vitamin D3 olarak bilinen ‘kolekalsiferol’ e dönüştürüyor. Daha sonra vitamin D3, karaciğer ve böbrekler tarafından aktif D vitamini haline getiriliyor.

Masa başı ya da tam gün mesaili çalışma sistemleri sebebiyle güneş ışığından faydalanabileceğimiz saatlerde dışarıya çıkamıyoruz. Hal böyle olunca birçok hastalık riskiyle karşı karşıya kalıyoruz. Hele bir de inancı gereği örtülü olan kadınlar, bahsettiğimiz şartlarda çalışıyorsa vitamin eksikliğinde daha büyük bir risk grubunu oluşturuyor. Oysa uzmanların D vitamini ihtiyacı için önerdiği güneş görme süresi ve güneşin temas edeceği cilt yüzeyi tesettürlü hanımları zorlamayacak derecede makul. İnsan metabolizması için gerekli D vitamininin sentezlemesi için vücudun yüzde 6’sının yani el, yüz ve kolların minimal kızarıklık oluşacak şekilde doğrudan güneş görmesi gerekiyor. Üstelik haftada 4-6 defa ve en az 15 dakika, bunun için yeterli. Yani öğlen aralarında çayımızı güneşli bir yerde içerken, yanında bedava D vitaminini de almış olacağız.

Ev hanımları, yaşlılar ve çocuklar da her gün yarım saat dışarıya çıkarak güneşten faydalanabilir. İzmir Şifa Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Ali Saklamaz, D vitamininin dünya nüfusunun yarısında bulunması gereken düzeyin altında olduğuna dikkatlerimizi çekiyor. Saklamaz, gelişen teknolojiyle insanların kapalı alanlarda daha fazla zaman geçirmesinin bu eksikliği artırdığı kanaatinde. Ona göre en büyük risk gurubunu iyi beslenemeyen ve güneş ışığından yeterince faydalanamayan yaşlılar oluşturuyor.

Devamı…
(Yeni Bahar Dergisi  | 21 Haziran 2012 | Sayı: 64)

tarihinde yayınlandı

Bel Ağrısı – Bel Ağrısının Teşhis Yöntemleri

Bel ağrısı günümüzde yaygın olarak karşılaşılan bir ağrı türüdür. Bu ağrının tedavisi ve teşhis edilmesi birçok özellikler içermektedir.İnsanların birçoğu yaşantıları boyunca bu rahatsızlıkla en az bir defa karşı karşıya kalmaktadır. Bel ağrısı yeri geldiğinde iş, okul ve aile yaşantımızı da önemli ölçüde etkilemektedir.

İnsanlar bazı yanlış uygulamalar sonucunda ameliyatlık olabilmekte hatta felç bile kalabilmektedirler. Aslında basit ve geçici bir bel ağrısıyken onu bilinçsizce geçirmeye çalışırken felç durumuna dönüştürmesi tam bir faciadır.

Tıp bu konuda aşırı gelişme göstermekle birlikte bel ağrısı sebebiyle rahatsız olan hastalarımızın geç kalmadan doktora başvurması gerekir. Yapılan müdahale cerrahi dışında olan bir müdahaledir. Fakat uzman doktor bu konuda ameliyat kararı vermişse çok gecikmeden buna uymak gerekmektedir. Gecikirsek eğer bazı durumlarda olumsuz bir sonuç olarak tedavisi yapılamayan sorunlar meydana gelebilmektedir.

Bel Ağrıları

Yan taraftaki şekilde gösterildiği gibi büyük bir bel fıtığına sahip olan insanların bu sorununu düzeltmek için yanlış uygulamalarla uğraşması sonucunda dönüşü olmayan, telafi edilemez sorunlar meydana gelebilir.

 

         Bel ağrısının tedavisinde başarılı olmak için doğru teşhisin konulması gerekir. Hastalarımızın bu nedenden dolayı uzman doktorlara geç kalmadan başvurması gerekir. Hekimlerimize düşen görevde sabırla hastasını dinleyerek doğru teşhisi koymaktır. Bu yüzden her iki tarafında karşılıklı olarak özen gösterip mantıklı davranmasıyla bel ağrısına kısa sürede çözüm bulunacaktır.

tarihinde yayınlandı

Çocukların Beslenmesi – Çocuklarda Beslenme Yöntemleri

Çocuklarda Beslenme     Emzirme çocuğun beslenmesi için en doğal yoldur. Mümkün olduğu takdirde, hem anne hem de çocuk için memnunluk vericidir. Doğumdan hemen sonra ilk 3-5 günde memelerden kolesterin ihtiva eden bir sıvı gelir. Buna ‘ağız’ adı verilir. Süt bunun arkasından gelmeğe başlar. Önceleri süt miktarı bebeğin emebileceğinden fazladır. Sonra ona eşit olur.

Emzirme konusunda bazı yanlış inanışlar vardır. Bunlara aldırmamak gerekir. Doğru olan şudur.

* Memenin büyük veya küçük olması çocuğun beslenmesini etkilemez.
* Çocuğun emzirilmesi me­menin sarkmasına sebep  olmaz. Yeter ki, iyi bir şe­kilde desteklensin.
* Anne sütü her zaman ço­cuk için iyidir ve çocuğa dokunmaz.
* Emzirme gebeliği önle­mek için bir çare değil­dir. Emzirme sırasında gebe kalınabilir.

Annenin verdiği süt miktarını ayarlayan, azalıp çoğalmasına sebep olan en önemi iki etken vardır:
1- Çocuğun memeyi tamamen emerek boşaltması. Bu süt yapımını hızlandı­rır.
2- Annenin rahat, sakin ve çocuğu emzirmeğe istekli olması. Bunların dışında annenin yediği be­sinler, yorgunluğu, sıhhati, babanın davranışları ve diğer etkenler de rol oynayabilir.

Birçok anne emzirmenin ne ka­dar devam etmesi gerektiğini öğren­mek ister. Bu tamamen kendi istek­lerine bağlıdır. Gerekirse emzirme iki yit da sürebilir. Ancak bu takdir, de çocuğa ek olarak demir, Vitamin D ve Vitamin C de vermelidir. 8-10 ay emzirmeden sonra doğrudan doğruya mama devrine geçilirse şişe devrine gerek kalmamış olur.

Bazı kadınlar çocuğunu emzirt­mez. Bu takdirde çocuğu emzikle bes­lemek gerekir. Anne sütüne en yakın süt inek sütüdür. Buna su ye şeker ilâve edilerek terkibi anne sütününki-ne en yakın bir duruma getirilebilir. Ayrıca piyasada birçok hazır sütler (mamalar) mevcuttur. Bunlar içinde çocuğunuzun bünyesine en uygun olanını seçmek İçin doktorunuza da­nışın.

Sebze, meyve püresi, et suyu ve püresi gibi peşinlerin çocuğa ne za­man verilmesi gerektiği hakkındaki görüşler değişiktir. Eskiden bu besinleri vermek için çocuğun en az 6 aylık olması beklenirdi. Bugün 2-3 aylık hattâ 1 aylık çocuklara verilmesinde bir zarar görülmemektedir.

tarihinde yayınlandı

Gebelik Hastalıkları – Gebelikte Kusma – Gebelik Toksemisi

 Gebelik Hastalıkları – Gebelikte Kusma – Gebelik Toksemisi 

Gebelik HastalıklarıGebelik sırasında annenin çeşit­li şikayetleri olabilir ve gebeliğe has bazı hastalıklar belirebilir. Bunların, bazıları önemsizdir. Bazıları ise ha­yatı tehdit edecek kadar ciddidir. Bu hastalık ve şikâyetlerin tedavisi aşağıda kısaca ele alınmıştır:

Gebelikte Bel Ağrıları

Leğen ve sağrı kemiği arasında­ki mafsalın açılmasından ileri gelir. İyi uyan bir gebelik korsesi giymek faydalıdır. Ayrıca akşamları yatarken ağrıyan yere sıcak tatbik edilir.

Gebelik kusmaları

Gebelik süresince en çok karşılaşılan sorunların başında bulantı ve kusma gelmektedir. Kısa sürer ve aralıklı olursa normal bir şikayet olarak kabul edilir. Fakat sürekli ve ağır kusmalar su ve tuz kaybına sebep olarak annenin ve çocuğun hayatını tehlikeye atar. Bu durumda doktora veya hastaneye başvurma­lıdır. Bulantı ve kusmanın önlenme­si için kuru ve tuzlu çörekler yeme­lidir. Yemekte su içmekten kaçınmalıdır. Yağlı ve baharatlı şeyler yememelidir.  Bulantı önleyici ilaçlar kullanılır, ayrıca B6 vitamini faydalıdır. 2 gün ağızdan su bile almamamışsa  hastaneye başvurulmalıdır. Da­mardan serum tedavisi gerekebilir.

Gebelik Toksemisi

Gebelik sırasında görülen bu hastalığın başlıca üç belirtisi vardır:

1)      İdrarda albümin çıkması.
2)      Tansiyonun sık sık yükselmesi.
3)      Bulantı ve kusmaların sıklaşması.

Tokseminin neden kesin olarak bilinmemektedir. Rahimde ki çocuğun iyi bir pozisyon alamaması  ve süresinden önce ayrılması toksemiye neden olabilir. Bu rahatsızlıkta genellikle karaciğer, gözler ve böbrekler bozulmaktadır. Ağır vakalarda ise şuur kaybı ve ani çırpınmalar ortaya çıkabilmektedir. Gebelik sırasında toksemi durumunda annenin hayatını kurtarabilmek açısından çocuk derhal alınmalıdır. Aksi durumda hem annenin hem de çocuğun hayatı tehlikeye atılmış olacaktır.

tarihinde yayınlandı

Cilt Lekeleri ve Tedavi Yöntemleri

Cilt lekeleri         Cildimizdeki lekelerin en büyük sebebi güneş ışınlarıdır. Bu yüzden güneşin saçtığı UV ışınlarına çok fazla maruz kalmamak gerekir ve günün belirli saatlerinde güneşe çıkılmaması gerekir. Ayrıca buradaki en önemli nokta güneşin yaydığı UV ışınları kendisini sadece yaz mevsiminde göstermemekle birlikte neredeyse dört mevsimde bu ışınların olduğunu lekelerin daha da çok ilerlememesi ve yayılmaması için güneşin olduğu her dönemde iyice korunmak gerekir. Kışın kendisini gösteren güneşten korunmak için 15-20 faktöre kadar olan güneş koruyucu kremlerini, yazın ise; 50 ve daha üzerinde faktörü bulunan güneş kremlerini tercih etmeliyiz. Ayrıca bu koruyucu kremler uzun sürede koruma etkisini yitirebilirler. Bu yüzden 3-4 saatte bir güneş koruyucu kremlerimizi yenilememizde sakınca yoktur. İşte mutsuz olmamıza ufak ta olsa etki eden bu güneş lekelerinin oluşumunu durdurmak için cildimizi güneşin o zararlı ışınlarından her zaman korumalıyız.

Başlıca cilt lekeleri tedavi yöntemleri :

1) Medikal Tedavi
2) Kimyasal peeling
3) Lazer
4) Cryotherapy (Kryoterapi)
5) Fraksiyonel Lazer

1) MEDİKAL TEDAVİ

Lekeli bölgeye bazı ilaçlar sürülerek o bölgenin renginin açılmasını sağlar veya o bölgede soyulma yapabilir. En iyi sonuç veren renk açıcılar kojik, hidrokinon ve son olarak da askorbik isimli asitlerdir. Bu asitler bazı durumlarda tek başlarına bazı durumlarda ise, hepsi birlikte uygulanabilir. Soyma niteliğine sahip açıcılar ise, retinoik ve meyve asitleridir ve daha çok deri altındaki lekeler için uygulanır.

2) KİMYASAL PEELİNG

Bu tarz peelingler 3 çeşittir. Cilt lekelerinin derinliklerine göre, yapılan işlemlerde değişir. Bunlar: yüzeysel, orta ve derin peeliglerdir. Doktorlar tarafından uygulanabilen yüzeysel ve derin düzeydeki peelinglerdir. Yüzeysel ve derin peelingler doktorlar tarafından cildin ve lekelerin özelliklerine bakılarak uygulanır.Cildin rengi,tipi ve ciltteki sorunun derinliğine bakılarak seans sayıları (ortalama 6-10 seans haftada bir olarak) değişiklik gösterebilir.

3) LAZER

Uygulanabilen 2 tane lazer çeşidi mevcuttur. Bunlardan ilki : Erbium Lazer ,ikincisi ise Karbondioksit Lazerdir. Erbium Lazer yönteminde cildin iyileşme süresi kısadır. Karbondioksit Lazerde ise; derin soyulmalar olduğu için iyileşme süresi daha uzundur.

4) CRYOTHERAPY (Kryoterapi)

Cilt lekelerinin dondurulma sistemiyle ile yok edilmesi yöntemidir. Uygulanması açısından gayet pratik ve kolaydır. Bu uygulamada karbondioksit ve sıvı azot kullanılır. Bu yöntem uygulandıktan sonra ciltte su toplaması veya ufak tefek kızarıklıklar görülmektedir.

5) FRAKSİYONEL LAZER

Sorunlu ciltte, ince ince o bölgeleri tarar, yıpranmış olan hücreleri tedavi eder.

tarihinde yayınlandı

Deri Hastalıkları – Deri Yağlanması – Akne Nedir

Akne nedir   Derinin bir çok önemli gö­revleri vardır. Bir kere vücu­da mikronların girmesini önler, sıca­ğa, soğuğa, ışınlara ve çarpmalara karşı diğer organları korur.

 

Deride sonlanan sinir uçları do­kunma, ağrır sıcak, soğuk gibi duy­guları alarak beyne iletir. Deri kan damarlarından zengindir ve vücut ısısını ayarlamakta önemli rol oynar. Ter bezleri sıcakta fazla ter yaparak serinlemeyi sağlar. Yağ bezlerli ise de­rinin kurumasına engel olur. Deri ge­nellikle yumuşaktır ve kolayca kıvrılır. Gençlerde daha elastiktir. En kalın deri avuç içlerinde ve taban­larda bulunur. El içlerindeki parmak izleri her insanda farklıdır ve bu ki-silerin tanınmasında kullanılır. İki insanın aynı parmak izine sahip olma şansı 24 milyarda 1’dir. Derinin en dış tabakası cansız hücrelerle kap­lıdır. Bunlara kepek denir. Alttan üreyen hücreler durmadan ölen hücre­lerin yerini alır.

 

Akne ( Ergenlik Sivilcesi )

Yüzde, boyunda ve gövdede yağ bezlerinin tıkanarak, iltihaplanması sonucu beliren sivilcelere akne denir. Bulûğ çağlarında görülür, iltihap iler­leyip derine işlerse iz bırakabilir. Ak­ne tedavisi için perhiz, kükürtlü losyonlar ve sabunlar. İltihap varsa an­tibiyotikler kullanılır. Tedavide sa­bırlı olmak gerekir. Bazen hormon tedavisi ya da A vitamini fayda gösterir.

 

Deride Yağlanma

Bazı kimselerde yağ bezleri fazla faaliyet gösterir ve deri devamlı olarak yağlı kalır. Özellikle sıcak ha­valar ve ruhi baskılar yağ ifrazını artırır. Bunun tedavisi için en iyi yöntem sık sık yumuşak bir tuva­let sabunuyla yıkanmaktır. Yağ İf­razını azaltacak ya da önleyecek bir ilâç mevcut değildir.

tarihinde yayınlandı

İlaç Kullanırken Dikkat Edilecek Noktalar

İlaç Kullanımıİlaç Kullanılırken Dikkat Edilecek Noktalar

İlâcı ya kendimiz alırız, ya da bir akrabamıza, eczacıya ve doktora sorarız. Aslına bakarsanız bu yöntemlerin bir çoğu yanlıştır. Sırf bu yanlış bilinen yöntemler yüzünden hayatlarını tehlikeye atan onlarca insan vardır. Sizde bu duruma düşmek istemiyorsanız aşağıda belirttiğimiz noktalara dikkat ediniz.

1)      Gerçekten ilaç almak gerekiyorsa almalısınız, fakat aksi durumlarda ilaç kullanmak zararlıdır.

2)     Tesiri bilinen ve daha önce aynı hastalıkta kullanılmış ilaçları alın. Denemek için kesinlikle ilaç kullanmayın.

3)     İlacı almadan önce içerisinde bulunan prospektüsü mutlaka okuyun.

4)     Tavsiye edilen doz, miktar ve kullanım şeklinin dışına kesinlikle çıkmayın.

5)     İlgili hastalığın son bulmasıyla birlikte kullanılan ilacın bırakılması gerekmektedir.

6)     Herhangi bir ilacı uzun süre kullanmak bazı rahatsızlıklara yol açabilmektedir. Bu yüzden uzun soluklu kullanılacak ilaçlar için doktor yardımına başvurmak yararlı olacaktır.

7)     Doktorların veya eczacıların belirttiği ilaç kullanım öğünlerinin dışına çıkmayın.

 

İlaçların Zararları

Alınan bazı ilâçlar insan vücudunda yan etkilere ve kalıcı rahatsızlıklara sebep olabilmektedir. Hatta bu durum kimi zaman ölüme dahi neden olabilmektedir. Fakat buna rağmen bazı ilaçlar kesin olarak vücuda zararsızdır. Bu konuda sizlere en iyi bilgiyi verebilecek olan kişi doktorunuzdur. Doktorunuzun verdiği ilaçların yada etrafınızdan aldığınız tavsiye ilaçların mutlaka içerisindeki prospektüsü okumalısınız, hatta gerekirse prospektüste bulunan bilgileri eczacılara danışınız. Bazı ilâçların neden olabile­ceği zararları şu şekilde sıralayabiliriz ; Mi­de sancısı, mide kanaması, ülser, is­hal, ağız kuruması, görme bulanıklığı böbrek bozukluğu, karaciğer bo­zukluğu, vitamin eksikliği, kalpte intizamsızlık, kalp yetmezliği, sağırlık, felçler, egzema, kaşıntı, deride es­merleşme, başağrısı, başdönmesi, bit­kinlik, kuvvetsizlik ve benzeri gibi rahatsızlıklar meydana gelebilmektedir.