tarihinde yayınlandı

Panislavizm Nedir – Panislavizm Politikası Ve Hareketleri

Panslavic flagPanislavizm, Slav milletlerinin hepsini kültürel ve siyasi bakımdan birleştirmek isteyen akım. Bu deyim ilk defa 1826 da Slovak J. Herkel tarafından kullanıldı.1830″da da Batı İslav aydınlarınca bir siyasi slogan haline getirildi. 1848″de Prag”da toplanan İslavlar Kongresi”nde :

1-Kültür alanında Cermen-Romen kültür sahalarında yaşayan küçük islav milletlerini güçlendirmek:

2- Avusturya-Macaristan hükümdarlığında yaşayan İslavların birlik olduğu;

3-Rusya”nın öteki İslav milletleri üzerindeki hâkimiyetinin protesto edilmesi gibi fikirler savunuluyordu.Rusya”da gelişen Panslavizm ise, başka bir karakter taşır; İslav milletlerinin Rusya”nın önderliği altında birleşmesini istiyorlardı.

Ruslar “İslavların hepsini içine alan bir ittifak” hayal ediyorlardı. Bu ittifak Rusya”nın önderliğinde kurulacak ve başkenti İstanbul olacaktı. 1880″den sonra, bu deyimin yerini Panrussizm aldı. 1905 Rus İhtilâli ile Panslavizm yeni bir safhaya girdi. Bu safhanın karakterleri milliyetçilik ve demokratlıktır. 1908-1910 yıllarının İslav Kongreleri bu karakterleri taşımakta olup, bunların temsil ettikleri harekete Neo-Panslavizm adı verilmiştir. I. Dünya Savaşı”nda Panslavizm bilhassa Çekleri ve Sırpları etkilemiştir. I. Dünya Savaşı”ndan sonra İslav milletlerinin biribirine karşı besledikleri amansız düşmanlık sonunda Panslavizm etkisini kaybetmiştir. II. Dünya Savaşı”nda ise Hitler”e karşı doğan “İslav dayanışması” sonucunda Panslavizm tekrar canlanmış ve Amerika”daki İslavları da etkilemiştir. Moskova”da 1941″de kurulan “İslav Komitesi”Panslavizmi Sovyet sınırları içinde yaşatmaya çalıştı. Ancak 1946″da Belgrad”da toplanan İslav Kongresi”nde İslav milletleri arasındaki düşmanlıklar açıkça ortaya çıkmıştır.

tarihinde yayınlandı

2. İnönü Savaşı (23 Mart-1 Nisan 1921) – ll İnönü Savaşı’nın Sonucu

2.İnönüLondra Konferansı”nda umdukları sonucu elde edemeyen İngilizler, Sevr Antlaşması“nı bir an önce uygulamaya başlamak için Yunanlıları, Anadolu”da yeniden saldırıya geçmeye teşvik ettiler. Yunan hükümeti de böyle bir saldırıya istekli idi. Yunanlılar, 1. İnönü savaşında zedelenmiş olan haysiyetlerini kurtarmak istiyorlardı.Bu sırada küçük Asya Ordusu Komutanlığı, emrindeki iki kolordunun büyük kısımları ile yine Bursa ve Uşak bölgelerinde bulunmakta idi. Bursa bölgesindeki 3. Kolordu, üç piyade tümeni ile bir süvari tugayı ve kolorduya bağlı birliklerinden, Uşak bölgesindeki 1. Kolordu ise üç piyade tümeni ile kolorduya bağlı birliklerinden meydana geliyordu. Ayrıca ordu emrinde üç piyade tümeni ile orduya bağlı birlikleri vardı.

Yunan donanması Karadeniz ve Ege Denizi”-nde bulunuyordu. Bu donanma Karadeniz”deki Türk ulaştırma hareketlerini kontrol altında tutmaya çalışıyordu. 1921 Mart”ı başlarında “Eskişehir-Afyonkarahisar bölgesini ele geçirmek” görevini üstlenen Küçük Asya Ordusu Komutanlığının hazırladığı harekat planına göre: Saldırı, 1. ve 3. kolorduların hareketleriyle Eskişehir yönünde yapılacak, 3. kolordu İne-göl-Eskişehir doğrultusunda ilerleyerek, İnönü bölgesindeki Türk kuvvetlerine cephe ve kanatlarından saldırarak Eskişehir”i alacak, bu sırada Uşak”tan ilerleyecek olan 1. kolordu, Kütahya yolu ile İnönü bölgesindeki Türk kuvvetlerinin yan ve gerilerine saldıracak; bu kolordu, ayrıca Afyon-karahisar”daki Türk birliklerine karşı Uşak-İzmir yolunu emniyet altında bulunduracaktı. Bu harekata kuzey (Adapazarı) ve güney (Menderes) bölgelerindeki birer tümen gösteri saldırıları yaparak katılacaklar, ordu karar-• gahı

15 Mart 1921″de Bursa”ya gelecek, harekata 23 Mart 1921″de başlanacaktı. Sonradan 3. Kolordu”nun
saldırı yönü olan Eskişehir”den vazgeçildi. Başka bir hedef verilerek Afyonkarahisar yönünde saldırması ve şehri ele geçirmesi Uşak Afyonkarahisar Eskişehir demiryollarını elde etmeye önem vermesi istenmiştir. Bu değişikler, harekatı asıl hedeften (Eskişehir) uzaklaştırması bakımından Yunan kuvvetlerinin zararına gelişmiş, belki de 2. İnönü savaşını kaybetmelerine sebep olmuştur. Bu savaşta Türk kuvvetleri: Batı Anadolu bölgesindeki genel harekata katılan Türk kuvvetleri, Batı ve Güney cepheleri kumandanlıkları ile, Kocaeli grubu kumandanlığı, Kastamonu ve dolayları kumandanlığı birlikleri idi. 1. İnönü savaşından sonra tuğgeneralliğe yükselen İsmet Paşa kumandasındaki Batı cephesi Kumandanlığı, dört piyade tümeni, bir süvari tümeni, bir süvari alayı ve cepheye bağlı birliklerden, Refet Paşa kumandasındaki Güney Cephesi Kumandanlığı ise 12. Kolordu ile 3. piyade tümeni, üç süvari tümeni ve cepheye bağlı birliklerinden .kurulu idi. Türk deniz gücünde 1. İnönü savaşından beri bir değişiklik olmamıştı. Genelkurmay Başkanlığı”nın ana fikrine göre: Kuvvet ve durum üstünlüğü elde edilinceye kadar stratejik savunmaya devam edilecek. Batı ve Güney cepheleri karşısında gelişecek, bir Yunan saldırısı, önce İnönü ve Dumlupınar bölgelerinde karşılanacak, daha sonra belirecek asıl saldırı cephesine karşı kesin sonuçlu bir karşı saldırıya geçilecekti. Kocaeli grubu da Yunanlıların bu cepheden kuvvet kaydırmalarına engel olacaktı. Yunanlılar 23 Mart 1921″de cephe boyunca ileri harekete başladılar. Batı Cephesi Kumandanlığı Birlikleri, 3. Yunan Kolordusu”na karşı başarılı oyalama savaşları vererek 26 Mart”ta inönü”ye çekildiler. Yunan kuvvetleri 26 Mart”ta İnönü”ye geldi. Saldırı 27 Mart”ta başladı. 28 Mart”ta sağ kanada, 29 Mart”ta her iki kanada da saldıran düşman, kanlı çarpışmalar sonunda bazı başarılar elde etmeye başladı. 30 Mart”ta savaş çok şiddetli bir şekilde devam etti. Batı Cephesi KuJ mandanı”nın 30—31 Mart gecesi aldığı tedbirlerle 31 Mart sabahı karşı saldırıya başlayan sağ kanat grubunun harekatı başarı ile gelişti. Bu durum karşısında 31 Mart- 1 Nisan gecesi başlayan Yunan çekilme hareketi, 1 Nisan akşamı- hızla devam etti. Düşman, gerek savaş alanında, gerekse çekildiği yerlerde birçok savaş malzemesi bırakıyordu. Batı Cephesi Kumandanı ismet Paşa, II. inönü zaferinin müjdesini 1 Nisan 1921″de T.B.M.M. Başkanı Mustafa Kemal Paşa ile Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa”ya bildirdi.

Güney Cephesi “ndeki harekatta Yunan I. Kolordu kuvvetlerinin Dumlupınar bölgesine yaptıkları saldırı sonunda çekilmek zorunda kalan Güney cephesi kuvvetleri, iki gruba ayrılmıştı. Refet Paşa kumandasındaki grup, Altıntaş yönünde, Albay Fahrettin kumandasındaki grup ise, birçok savaşlar yaparak, Afyonkarahisar”ın doğusuna çekilmişti (27 Mart 1921). Bu bölgedeki Yunan saldırısı Çay-Bol-vadin hattında durdurulmuştu. Bununla birlikte inönü bölgesine saldıran birliklerin yenilmesi üzerine, çekilmek zorunda kalmışlardır.

2. İnönü savaşında Yunanlılar yine yenilmiş oluyorlardı. Verdikleri ağır kayıplara karşılık stratejik ve taktik alanlarında bir kazançları olmamıştır; askerî ve politik alandaki prestijleri biraz daha sarsılmıştır. Kazanılan bu zafer sayesinde, 1. inönü Savaşı“ndan sonra elde edilen politik sonuçlar kuvvetlendirilmiştir. Bu arada Fransa ile görüşmeler başlamış, Fransızlar Zonguldak”tan, italyanlar Antalya”dan çekilmeye başlamışlardır. Ruslar, Yunanlıların Anadolu”da yaptıkları tahriblerden dolayı fliatt yardımda bulunmuşlar ve İngilizler, Malta”ya götürdükleri Türk aydınlarından bir kısmını serbest bırakmışlardır.

1. İnönü Savaşıyla ilgili bilgi edinmek istiyorsanız sayfamızda bulunan 1.İnönü Savaşı adlı konuyu okuyabilirsiniz.

tarihinde yayınlandı 1 Yorum

İnönü Savaşları – 1. İnönü Savaşı Ve Nedenleri

1.İnönü1. İnönü Savaşı, Batı Cephesi Kumandanlığı kuvvetlerinin büyük bir kısmının, Çerkez Ethem ayaklanmasını bastırmak üzere Kütahya bölgesinde bulunduğu bir döneme rastlamaktadır. Bu sırada Güney Cephesi Kumandanlığı Kuvvetleri de aynı amaçla Gediz bölgesinde toplanmıştı. Bu sebeple 6 Ocak 1921’de Yunan ileri harekeli başladığı zaman Türk kuvvetlerinin, savunmaları gereken İnönü vo Dumlupınar bölgelerine kaydırılmalar, büyük problem olmuş ve güçlükle başarılmıştır.

Mevsim şartlarının uygun olmadığı bir sırada, Yunan kuvvetlerini hazırlıksız olarak stratejik bir saldırıya zorlayan sebep, sadece Çerkez Ethem ayaklanmasının yarattığu uygun durum değildi. Bunda, Yunanlıların 1920 yılı sonundaki iç ve dış politik durumları da rol oynamıştı. Yunan ordusu komutanlığının savaş planı. Bursa ve Uşak bölgelerinden hareketle stratejik bir hedefe yöneltilen bir manevradan ziyade belirli amacı olan bir saldırı niteliğini taşıyordu.

1. İnönü savaşı başlamadan önce 3. İzmir Kolordu Komutanlığı, karargâhı ve bağlı birlikleriyle Buraa’da idi. Kolordu emrindeki birlikler, Bursa-Gemllk-İzmit bölgesinde bulunuyordu. 1. Kolordu Komutanlığı, karargâhı ve bağlı birlikleriyle Uşak’ta yerleşmişti . Bu kolordunun tümenleri Uşak-Buldan-Alaşehir bölgesindeydi. Saldın İçin-hazırlanan planın ana çizgilerine göre : 3. İzmir Kolordusu, esas saldırı grubu olup, kuvvet çoğunluğu güney yanında olarak, Bursa-Es klşehir yönünde İlerleyecek ve Türk ordusunun Eskişehir yönünde çekilmesini Önleyecek. I. Kolordu saldırı grubu Uşak-Afyonkarahİsar yönünde İlerleyecek ve bölgedeki Türk kuvvetlerinin kuzeye kaydırılmasına engel olacaktı.

Yeni kurulmakta olan Türk Ordusunun Batı Cephesi İçin özel bir harekat planı yoktu. Genel Kurmay Başkanlığı’nın Batı ve Anadolu bölgesindeki harekat için ana fikri; Anadolu’da düzenli milli bir ordu kuruluncaya kadar Yunanlılara karşı stratejik savunma yapmaktı. Bu tarihlerde milli hükümetin alinde hiçbir deniz gücü bulunmuyor, Batı Cephesi için bir nakliye filosu kurulmaya çalışılıyordu. Hava gücü olarak da dört uçak vardı.

Yunan İleri harekatı başladığı gün kütahya- gediz bölgesinde, Çerkez Ethem ayaklanmasını bastırmaya çalışan Batı ve Güney cepheleri kumandanları buluşarak Çerkez Ethem’e Karşı yürütülmekte olan harekatın geçici olarak durdurulmasını Yunanlılara karşı İnönü ve Dumlupınar bölgelerinde savunma yapılmasını; bölgede toplanacak birliklerin hemen İnönü bölgesine gönderilmesini; Çerkez Ethem karşısında, Gediz bölgesinde 61. Tümen ve I. Süvari Tugayı İle önce Kütahya’ya kadar oyalama ve Kotan bölgesinde savunma yapılmasını güney Cephesi Kumandanlığı birliklerinin de Afyonkarahisar ve Dumlupınar bölgelerine gönderilmesini kararlaştırmıştır.

Yunan saldırısının başlaması üzerine Batı Cephesi Kumandanlığı birlikleri 6-8 Ocak 1921 günleri arasında oyalama savaşlarıyla, Yunan ileri hareketini yavaşlatmışlar ve İnönü bölgesindeki görev yerlerine çekilmişlerdir. İlerlemelerine devam eden Yunan kuvvetleri 8 Ocak akşamı İnönü , bölgesine geldiler. Bu süre Çivril’in bir Yunan birliği tarafından işgalinden başka önemli bir olay olmadı. 9 Ocak’ta Yunanlılar İnönü mevzii sol (güney) kanadına saldırmışlarsa da, Türk birlikleri tarafından durdurulmuşlardır. Kuzeyden ilerleyen Yunan grubu, Yenişehir’den daha doğuya geçememiştir. 10 Ocak’ta Yunanlılar saldırılarına büyük bir şiddetle devam ettiler. Bu çarpışmalara katılan Yunan birlikleri, yaklaşık olarak iki piyade tümeni, bir süvari tugayı ve kolorduya bağlı birliklerdir.
Buna karşılık Türk birlikleri eksiklikleriyle 24. Tümen, 4. Tümen ve 11. Tümen’di.
10 Ocak 1921 gününde yapılan savaşlar çok çetin geçmiştir. Türk birliklerinin savunması karşısında Yunan saldırısı gücünü kaybetti. Yunanlılar 10-11 Ocak 1921 gecesi çekildiler. Bunun üzerine süvari tugayı Yunanlıları Bursa doğusundaki çıkış bölgelerine kadar kovalamıştır (11-13 Ocak 1921). 1. inönü Savaşı, Batı Cephesi ‘ndedüzenli ordu birliklerinin ilk başarısıdır. Bu başarının siyasi alanda da önemli etkileri olmuştur. Bu arada Londra Konferansı (21 Şubat 1921)’na T.B.M.M. Hükümeti de çağırılmış, Türk-Sovyet görüşmelerine yeniden başlanarak Moskova Antlaşması imzalanmıştır (16 Mart 1921)

tarihinde yayınlandı

Brezilya-Arjantin

Arjantin Cumhuriyeti Brezilya‘dan sonra; Güney Afrikanın ikinci büyük ülkesidir. Batıda And Dağları’ndan, doğuda Atlas Okyanusu’na kadar uzanır.
ajantin

Sıcak olan kuzey eyaletlerinde pirinç, şeker kamışı, pamuk ve tropik ürünler yetişir. Ülkenin doğusundaki ve iç kesimlerindeki ovalar serin, sıcak ve ağaçsızdır. Bu yüzden sığır yetiştiriciliği ve tahıl üretimi için elverişlidir. batıda  And Dağlarının yakınlarındaki  topraklar daha kuraktır. Ama dağlardan gelen derelerden yararlanılarak toprak sulandığında üzüm, şeftali ve diğer meyveler yetiştirilir. Daha güneyde And Dağlan’nın yamaçları arasında, merkezinde San Carlos de Bariloche kenti bulunan güzel bir göller bölgesi vardır. En güneydeki Patagonya hem kurak, hem de” soğuk bir bölgedir, ama burada çok büyük koyun sürülerini besleyen otlaklar da vardır.

Patagonya’nın kuzey bölgesindeki Rio Negro Vadisi, ılıman bölge meyvelerinin yetiştirildiği önemli bir merkez olmuştur. Bu bölgede elma, armut ve erik yetiştirilir. Üç büyük akarsu ülkeyi güneye ve doğuya doğru geçerek Atlas Okyanusu’na ulaşır. Bunlann en büyüğü, Paramı, Paraguay ve Uruguay ırmaklannın oluşturduğu kuzeydeki Rio de la Plata akarsu ağıdır. Bu ırmakların oldukça büyük bir bölümünde ulaşım gemilerle sağlanır.  Ayn bir madde olarak okuyabileceğiniz, doruklan karla kaplı And Dağlan batıdaki Şili sının boyunca güneye uzanır. Bu dağların bazı doruklan deniz düzeyinden 6.000 metreyi aşan yüksekliğe ulaşır. Kıtanın en güney ucunda, ülkenin öteki bölümünden Macellan Boğazı‘yla aynlan Tierradel Fuego Adası vardır. Üçte biri Arjantin’e, üçte ikisi Şili’ye ait olan adada, sürekli sert rüzgarlar eser, iklim soğuk ve yağışlıdır. Doğuda, İngiltere’ye ait Falkland Adaları vardır. Arjantin, Malvine Adaları olarak adlandırdığı bu adalar üstünde hak iddia etmektedir. Arjantin Cumhuriyeti’nin her bölgesinin, toprağın niteliğine ve iklime göre, kendine özgü bir doğa yaşamı ve bitki örtüsü vardır. Kuzeydoğudaki bataklıklarda ve tropikal yağmur ormanlannda uluyan maymun, tapir, dev karıncayiyen, jaguar, bataklık geyiği ve koypu gibi hayvanlar yaşar. Çayırlarla kaplı ovalarda armadillolar, tilkiler, pumalar ve kokarcalar vardır.

Arjantin’in kuşları arasında, bir tür akbaba olan dünyanın en büyük yırtıcı kuşu kondor, devekuşuna benzer hayvanlar ve yuvasını çamurdan yapan çömlekçikuşu bulunur. Aynca Güney Amerika’ya özgü bir timsah türü olan kaymanlar, kaplumbağalar, kertenkeleler, küçük yılanlar ve büyük ırmaklarda balıkçıların peşine düştüğü çok güzel dorado balıkları da vardır. Arjantinliler’in ataları çeşitli ülkelerden gelmiştir. Göçmenlerin çoğu 1858 ile 1930 yılları arasında, İspanya ve İtalya’dan, bazıları ise Britanya Adaları’ndan, Avrupa ve Doğu Akdeniz ülkelerinden gelmişlerdir. Arjantin’de yaşayan Yerliler’in çoğu öldürülmüş ya da sürülmüştür; ama bugünkü Arjantin halkının bir bölümü Yerliler’in soyundan gelir. İngiliz kökenli Arjantinliler’in bir bölümünü ise, Patagonya’daki, Galce konuşan koyun yetiştiricileri oluşturur.
  [stextbox id=”info” caption=”Arjantin’e İlişkin Genel Bilgiler” collapsing=”true” float=”true” width=”300″ bgcolor=”d6eca8″ cbgcolor=”3d80af” mleft=”15″ mright=”15″ mtop=”15″ mbottom=”15″]YÜZÖLÇÜMÜ: 2.780.092 km”.
NÜFUS: 31.496.000 (1987).
YÖNETiM BiçiMi: Cumhuriyet.
BAŞKENT: Buenos Aires.
COGRAFi ÖZELLiKLER: Kuzey ve Güney Amerika’nın en yüksek doruğu Aconcagua Dağı (6.959 metre); pampalar; kuzeyde ağaçlık Gran Chaco avlanma bölgesi; güneybatıdaki And gölleri bölgesi.
BAŞlıCA SANAYi: Donmuş et, un, dokuma, deri, kimyasal maddeler, motorlu araçlar, çelik.
BAŞlıCA ÜRÜNLER: Buğday, mısır, süpürqedarısı.vonca, sığır, koyun, pamuk, şekerkamışı, şarap, turunçgiller, petrol.
ÖNEMLi KENTLER: Buenos Aires, Rosario, Cordoba, La Plata, Tucurnan, Santa Fe, Mar del Plata, Mendoza.
EGiTiM: 6 ile 14 yaş arasındaki çocuklar için ilkokul eğitimi zorunludur.[/stextbox]

Halkın çoğu Katolik’tir. Ülkenin dili İspanyolca’dır ama İtalyanca sözcükler de kullanılır. Nüfusun yüzde 90’ı okuma yazma bilir ama kırsal bölgelerde okul sayısı hala çok azdır. Arjantin’de en sevilen spor futboldur. Öteki eğlenceler arasında yüzme, kürek çekme ve yatçılık sayılabilir.

Çiftlikler ve fabrikalar

Ülkenin zenginliği ve öteki ülkelere sattığı ürünlerin büyük bölümü, sığır yetiştiriciliğinden ve çiftçilikten sağlamr. Arjantin dünyada en fazla et, yün, buğday ve mısır ihraç eden ülkelerden biridir. Öteki önemli ürünler meyve, arpa, çavdar, pamuk, patates, pirinç, keten tohumu ve bundan çıkarılan beziryağıdır. İçilince serinleten bir tür yeşil çayolan yerbamate de yerel bir üründür. Üzüm ve öteki meyveler Andlar’ın eteklerinde yetiştirilir. Arjantin’in güneyindeki ve kuzeybatısındaki petrol kuyulan ülkenin tüm yakıt gereksinimini karşılayacak kadar verimlidir. Sert odunlu ağaçlar bakımından zengin olan büyük ormanlar vardır. Kuzeyde yetişen ve derilerin işlenmesinde kullamlan tanerı elde edilen bir ağaca odunu çok sert olduğu için “balta kıran” anlamında quebracho denir. Arjantin’de insan sayısının iki katı kadar sığır bulunur. Bu kadar çok sığın bulunan bir ülkede büyük et paketleme fabrikalanmn olması da doğaldır. Frigorifico adı verilen bu fabrikalarda et, dışanya satılmak için hazırlamr. Frigorifico’ların yan ürünleri arasında donyağı, tutkal, gliserin ve gübre sayılabilir. Arjantin’de olağanüstü çok olan buğdayın öğütüldüğü değirmenler ve ılık kuzeyde yetiştirilen şekerkamışını işleyen fabrikalar da vardır.

Arjantin gereksinimi olan birçok malı kendi üretir. Bunlar arasında dokuma,yün, reyon (yapay ipek), pamuklu kumaş, çelik, cam, çimento, kağıt, otomobil lastiği, sabun, ayakkabı, televizyon ve öteki mallan üreten sanayiler vardır.

Fabrikalarda kullamlan enerjinin çoğu petrolden elde edilir. Çünkü Arjantin’de kömür çok azdır. Hidroelektrik enerji kaynaklan da geliştirilmektedir. Motorlu taşıtlar ve kimyasal maddeler sanayileri Arjantin’deki iki önemli sanayi dalıdır. Sanayi kuruluşlannın sayısı arttıkça halkın çoğu kırsal bölgelerden kentlere göç etmiştir. Bugün nüfusun dörtte üçü kent ve kasabalarda yaşar. Başkent Buenos Aires  Güney Amerika’daki en büyük kentlerden biridir; Rio de la Plata halici üzerinde
yer alır ve tüm demiryollarının birleştiği bir noktadır. Karayollan ağı da çok gelişmiştir. Başkentin yakımndaki La Plata’mn modem limam çok işlektir; gemiler buradan Parana ırmağı’na girebilir; bazılan tahıl yüklemek için Rosario’ya ya da tahıl ve sığır almak için
Santa Fe’ye gider. Güneydeki deniz üssü Bahia Blanca en önemli limandır. Andlar’ın eteğindeki Mendoza bir şarap ve meyve sanayisi merkezi, tepeler arasında kurulmuş olan üniversite kenti Cordoba ise bir oto sanayisi merkezidir.

Temel Britannica (cilt:2 aristo -ari-bal) 1992 Baskısına İlişkin Not

(Arjantin Turu) Brezilya – Arjantin Resimler

arjantinearjantinearjantinearjantinearjantinearjantinearjantine

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

—————————–

tarihinde yayınlandı

ilk Türk Telefon ve Graham Bell

ilk Türk Telefon A Graham Bell

Telefonun hayatımıza girmesiyle beraber insan oğlu yüzlerce kat hızlanmış ve büyük bir çığır aşmıştır. Bu buluşu a graham bell ilk olarak tespit etmiştir. İlk telefon konuşması ise eğer yanlış bilmiyorsam şöyle olmuş “at, salata salatası yemiyor”. Nekadar doğru bilmiyorum ama bence ne söylediğinden çok bu buluşu bularak bunu nasıl söylediği önemli. Eeee tabi bütün bunları araştırırken ilk Türk Telefonu diye bişey varmı onada bakamadan edemedim. Ama maalesef böyle bişeye rastlamadım. Bu ilk telefon icadı denilen zımbırtının resimlerini bir araya getirerek size “ilk telefon resimleri” adında bir albüm hazırladım. ilk cep telefonu ile ilgili bir resim bulunmakta ve sanırım tam 2 kg ağırlığa sahipmiş.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

tarihinde yayınlandı

Osmanlı Rus Savaşında Çeşme Yenilgisi – Kırım Nasıl Kaybedildi

Kırım savaşıÇeşme yenilgisi, Mora’daki Rumları ayaklandırmak için Rus donanması 1770 yılı başlarında, Cebelitarık’ı geçerek  Akdeniz’e girmesiyle başladı. Mora’ya yardıma giden Osmanlı donanması başarısızlığa uğrayınca geri çekildi. 5 Temmuz 1770’te Çeşme’nin kuzeyinde Koyunadaları önünde tekrar Rus donanması ile karşılaşan Osmanlı gemileri savaşa tutuştular. İki taraftan da bazı gemilerin yanmaya başlaması üzerine, Osmanlı ve Rus gemileri savaş alanından uzaklaştılar.

Osmanlı donanması, dönemin önemli denizcilerinden Cezayirli Gazi Hasan Paşa’nın muhalefetine rağmen. Kaptanı derya Hüsameddin Paşa tarafından, manevra olanağı olmayan Çeşme Limanı’na sokuldu.Bu hatayı anında değerlendiren Ruslar, 6 Temmuz günü limanın ağzını kapatıp, içeriye ateş kayıkları göndererek birbirine yakın demirlemiş bütün Osmanlı gemilerini yaktılar.Osmanlı donanmasının imhası üzerine Ruslar savaşın sonuna kadar Akdeniz’de serbestçe dolaştılar ve Çanakkale Boğazını ablukaya aldılar.

Kırım’ın Kaybedilmesi :

Osmanlı, 1736-1739 Savaşı’nda Rus işgaline uğraması nedeniyle Kırım’ı Tatarların tek başlarına savunamayacağını gördüğünden, burada bir seraskerlik oluşturmuştu. Rusların Kırım‘a gireceği Or Kapı adlı geçit, savunma açısından son derece önemliydi. Bu savaşta Kırım Seraskeri olarak görevlendirilen Silahtar ibrahim Paşa’nın, Or Kapı’nın savunması için harekete geçmesi, Tatarlar tarafından geciktirilmiş ve sonunda Osmanlı ordusu yolda iken Or Kapıdaki kalede bulunan Tatarlar, bu önemli geçit noktasını Ruslara teslim etmişlerdi. Buradan rahatlıkla geçen Rus kuvvetleri Kırım’ı kısa zamanda işgal etmiş ve Osmanlı ordusu komutanı İbrahim Paşa‘yı da esir alarak Petersburg’a götürmüşlerdi,

Rus belgelerinden anlaşıldığına göre Ruslar, Kırımlılar ile çeşitli görüşmeler yapmışlar, yayımladıkları bildirilerle de onlara, Kırım’a doğru ilerleyen Rus kuvvetlerine karşı gelmedikleri takdirde, bağımsızlık vereceklerini vaat etmişlerdi.
1771’in sonunda Kırım Tatarları’nın, Rus vaatlerini kabul ettikleri anlaşılmaktadır. Nitekim bu dönemde Kırım’da bulunan Mehmed Necati isimli bir yazar da Tatarların, Ruslarla işbirliği yaptıklarını açıkça yazar.

Osmanlı-Rus savaşının tüm detaylarını Osmanlı-Rus Savaşı adlı konumuzdan okuyabilirsiniz.

tarihinde yayınlandı

Osmanlı Rus Savaşı Neden Çıktı – Osmanlı Rus Savaşının Tarihteki Yeri

Osmanlı Rus SavaşıBelgrad Antlaşması ile 1739″dan sonra, uzun süren bir barış dönemi yaşanacaktır. Osmanlı-Rus barışı, 1768″de bozulur ve Osmanlı aleyhine ağır sonuçlar doğuracak bir savaşa girilir. Rusların Osmanlı sınır boylarına yeni kaleler yapmaları, serbestlikleri kabul edilmiş kabilelerin işlerine müdahale etmeleri ve Lehistan topraklarını istila ile bu devletin haki miyetine son verip, Osmanlı topraklarını bu yönden de tehdit etmeye hazırlanmaları, savaşın ana nedenleridir.Ragıb Mehmed Paşa, sadrazamlığı zamanında Rusya ile savaşmak isteyen III. Mustafa”yı engelleyebilmişti. Ancak bu muktedir devlet adamının ölümünden sonra onun bu işlevini yürütecek kimse yoktu.O sırada ortaya çıkan Lehistan sorunu, III. Mustafa”nın istediği fırsatı ayağına getirmişti. 4 Ekim 1768″de padişahın huzurunda devlet ricalinin yaptığı toplantı sonucu Ruslar”a, Lehistan”a karışmamaları yönünde ültimatom verilmesi kararlaştırıldı.Rus elçisi Obreskov, ültimatomu alınca oyalama taktikleri güttü; bunun üzerine 17 kişilik maiyetiyle birlikte tutuklanarak Yedikule”ye hapsedildi. Bu hadisenin ardından padişahla beraber toplantı yapan devlet ricali, 1769″un ilkbaharında Rusya”ya savaş açılmasını kabul etti.

Devrin önemli bürokratlarından Ahmed Resmi Efendi bu sevinç gösterilerini eleştirerek, savaş taraftarlarının, “Kızılelma”yı Buğdan”dan gelen alyanak elma” zannedecek kadar cahil olduklarını belirtir.

Osmanlı Rus Savaşının Tarihteki Yeri :

Ruslarla 1768″de başlayan bu savaşta Osmanlı devleti, başlangıçta bazı başarılar elde etmiş; ancak savaş sonunda, Rumeli cephesinde ağır yenilgiler yaşanmış bu arada da Çeşme kıyılarında Osmanlı donanması yakılmış ve Kırım, İmparatorluk topraklarından kopmuştur.
17 Temmuz 1774″de imzalanan Küçük Kaynarca Antlaşması, Osmanlı tarihinde, en ağır şartları dayatan antlaşmalardan biridir. Bu antlaşma ile 1475″ten beri Osmanlı hakimiyetinde olan Kırım Hanlığı, Osmanlı idaresinden ayrılmıştır. Bu durum Kırım”ın Rus idaresine girmesinin ilk basamağıdır. Lehistan”ın paylaşılmasından sonra Rusya, 1783″te Kırım”ı işgal ederek topraklarına katmıştır.

Müslüman Türklerin yaşadığı Kırım”ın Rus hakimiyetine geçmesi, Türk milletinde şiddetli tepki ve üzüntü yaratmış ve Kırım”ın geri alınması arzusu, uzun yıllar Osmanlı politikasının temelini oluşturmuştur. Ayrıca, Kırım”ın Osmanlı hakimiyetinden çıkması, Karadeniz kıyıları, Anadolu, Boğazlar ve istanbul”un Rus tehdidiyle karşı karşıya kalmasına neden olduğu gibi, Osmanlı ordusunun Tatar kuvvetlerinin yardımından da mahrum olmasına yol açmıştır.

Osmanlı imparatorluğunun çöküş yıllan, 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşından sonra başlar. Osmanlı ilk defa bu savaşta, tek bir ülkeye karşı ağır bir yenilgiye uğramış ve bundan sonra da bir daha belini doğrultamamıştır. Bunun da en önemli nedenlerinden biri, 1739″daki başarıdan sonra, “tehlike geçti” diye, yapılmakta olan askeri yeniliklerin terk edilmesi ve rehavet ortamına girilmesidir. 18. Yüzyü”ın sonlarından itibaren de sanayi devriminin getirdiği gelişmeler nedeniyle, Avrupa devletleri arayı gittikçe açmaya başlamışlardır.

Küçük Kaynarca antlaşmasına dair herşeyi küçük kaynarca antlaşması adlı konumuzdan okuyabilirsiniz.

tarihinde yayınlandı 2 Yorum

Yusuf Kemal’in Belgeleri Neden Çalındı – Yusuf Kemal Bey Kimdir

yusuf kemal bey

Sakarya Savaşı”nın ar­dından Avrupa”da, hem Yunanistan”ın hem de Ankara Hü­kümeti”nin propa­ganda çalışmaları hızlandı. Yunanistan Başbakanı Gunaris liderliğinde bir heyetin Av­rupa”da destek arayışına gideceğini öğrenen Musta­fa Kemal Paşa, bu ziyaretin etkisini azaltmak ve Millet Meclisi”nin amacını birinci ağızdan anlatmak için, Dı­şişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey“i Avru­pa”ya göndermeye karar verdi.

Yusuf Kemal Bey 7 Şu­bat 1922″de, beraberinde Yusuf Hikmet Bey (Bayur), Özel Kalem Müdürü Ferit Bey, hukuk uzmanı Münir Bey ve Katip Kemal Bey”den oluşan bir heyetle istanbul”a doğru yola çıktı. Heyet İzmit”e vardığında İs­tanbul Hükümeti, grubu kar­şılamak üzere özel bir tren gönderdi. Yusuf Kemal Bey 15 Şubat”ta İstanbul”a vardı­ğında, halkın büyük ilgisiyle karşılandı.

Osmanlı Hükümeti”nin Dışişleri Bakanı Ahmet İzzetPaşa, Yusuf Kemal Bey“in zi­yaretiyle birlikte Ankara ve İs­tanbul arasındaki buzların çö­zülebileceğine inanıyordu. Yusuf Kemal Bey de Sultan Vahdettin”in Ankara Hükümeti”ni tanıması durumunda, istanbul Hükümeti”ni de Av­rupa”da temsil etme imkanı doğacağını düşünüyordu. 20 Şubat günü Ahmet İzzet Paşa, Yusuf Kemal Bey”i kaklığı otelde ziyaret ede­rek Sultan Vahdettin”in kendisiyle görüşmek istedi­ğini bildirdi.

21 Şubat 1922″de An­kara Hükümeti”nin Dışişle­ri Bakanı Yusuf Kemal Bey, Sultan Vahdettin tara­fından kabul edildi. Görüş­mede Sadrazam Tevfik Pa­şa da bulunuyordu.Yusuf Kemal Beygörüşmede, Vahdettin”in Millet Meclisi”ni meşru hükümet olarak tanımasını istedi. Ancak Sultan Vahdettin”in bu isteği kabul etmemesi üzerine, Yu­suf Kemal Bey Saray”dan ay­rıldı. Yusuf Kemal Bey daha sonra Sultan Vahdettin”in bu görüşmedeki tavrı için yanıl­gılarını görebilmesi için gözlüğe ihtiyacı var  yorumunu yaptı.

İstanbul Hükü­meti ve Sultan Vah­dettin, Ankara”nın Avrupa nezdinde et­kin girişimlerde bu­lunmasından rahatsız olmuştu. Yusuf Kemal heyetinin Ankara”dan hangi talimatlarla İstanbul”a geldiği ve Avrupa”da hangi görüşleri ortaya koyacağını öğrenmek için bir komplo dü­zenlendi.

Kemal Bey“in kayınpederinin evine giren Osmanlı Hüküme­ti ajanları, Yusuf Kemal Bey“in valizini gizlice açtırıp Ankara Hükümeti”nin tali­matlarını içeren gizli belgele­rin kopyalarını aldılar ve 6 Mart günü istan­bul”daki ingiliz Yük­sek Komiseri Rumbold”a ulaştırdılar. Onlar da bu belge­leri vakit geçirmeden Londra”ya, Lord Curzon”a gön­derdiler. İstanbul Hüküme­ti”nin bu tavrı, Ankara ile iliş­kilerini iyiden iyiye kopardı. Mecüs”teki görüşmelerde, is­tanbul Hükümeti üyelerine hakarete varan sözler sarf edildi ve   hatta Vahdettin”le görüştüğü için, Yusuf Kemal Bey de eleştirildi. Bunun üzerine Mustafa Ke­mal Paşa, Yusuf Kemal Bey“e Saray”la görüşmesi için yetki verildiğini açıkladı.Ancak istanbul Hüküme­ti”nin Ankara karşıtı çalışma­ları bununla kalmadı. Yusuf Kemal Heyeti”nin Avrupa”da-ki temaslarının etkisini kont­rol altında tutmak adına, Ah­met izzet Paşa başkanlığında ayrı bir heyet de ingiliz subay­larla birlikte, Yunan toprakla­rı üzerinden Londra”ya gönde­rildi, iki heyetin Avrupa”daki temasları neredeyse art arda geliyordu, Örneğin Lord Curzon”la görüşmeler iki gün arayla yapıldı. Ancak bu gö­rüşmelerden hiçbir başarılı so­nuç elde edilemedi. Görüşme­ler sonrası Ankara, İngilte­re”nin siyaseten de Yunanis­tan”ın yanında olduğunu net bir şekilde öğrenmiş oldu.

tarihinde yayınlandı

Nano Teknoloji

Nano Teknoloji

               Nano teknoloji, günlük hayatta çok fazla kullanılsa da pek fazla insan bu teknolojiden haberdar bile değildir. Her geçen gün biraz daha gelişen ve yeni tasarımlarıyla bambaşka alanlarda kullanılabilen nano materyaller çok geçmeden ehr bilgisayara ve cep telefonuna girecek. Örnek vermek gerekirse , gün ışığında parlayan ve ekranı okunamayan cep telefonları nano teknoloji ile tarihe karışacak. Bir Avrupa projesi olarak hayata geçirilen ekranları görülebilir kılarken enerji tasarrufu sağlanıyor. Proje yapımında silikon pul ile mikronanometrik alanlar göz önüne alınıyor. Kullanılmadan önce minyatür pulun daha geniş alana yayılmasını sağlayan projeye NanoInPrint deniliyor. Bu alan çok önemli bir alandır. Küçük bir pulun çok kullanımlı olduğu ve farklı alanlarda uygulanabildiği bir sistem. Bir süre sonra finalize oluyor ve ince tabakada etkin görünebilirlik sağlıyor. Küçücük bir plastik ve cep telefonu ekranlarında harikalar yataran  bu nano print , ilk kullanımdan itibaren görüş netliği sağlıyor. NanoPrintlerin yapımı sayesinde ışık içeri geçiyor ve netlik kazandırıyor.her alan farklı renkleri içerdiği için ışık parlamadan rahatça içeri girebiliyor. NanoInPrint tekniği uygulamalar için yeni bir çığır açıcak ve 3 boyut tekniğinde kullanılacak. Pencereleri gün ışığından korumak veya gündelik materyaller ışığın kırılmasını sağlamayacak ve enerji kaybı da azalacak. Projenin uygulanacağı diğer bir sektör ise otomobil sektörü. NanoInPrint yapısıyla transparan bir yapı oluşturularak daha güvenli ve daha komforlu bir sürüş deneyimi kazandırmayı amaçlayacaktır.

tarihinde yayınlandı

Fransız İhtilali Nedenleri-Sonuçları-Osmanlı Üzerindeki Etkileri

Fıransız İhtilali Nedenleri-Sonuçları-Osmanlı Üzerindeki Etkileri

Fıransız İhtilali

1. Nedenleri
* Fransa’da krallık yönetiminin baskıları
* Halkın soylular, rahipler ve hiçbir siyasal hakkı olmamasına rağmen vergi veren burjuvalardan oluşan sınıflara ayrılmış olması
* Mevcut siyasal ve ekonomik yapıyı beğenmeyen aydınların eleştirileri
* Amerika’da kurulan cumhuriyet rejiminin etkileri
* Soyluların lüks ve sorumsuz yaşamlarına tepkilerin artması
* Aydınlanma çağının başlaması

2.Sonuçları
* Fransa’da mutlakiyet düzeni yıkılmış, eşitlik ilkesi kabul edilmiştir.
* Millet egemenliği fikri yaygınlaşmıştır.
* Milliyetçilik akımı tüm dünyaya yayılmaya başlamıştır.
* insan ve Vatandaş Hakları Bildirisi ilan edilmiştir.
* Demokrasi fikri gelişmiştir.
* ihtilal sonrasında oluşan özgürlük, eşitlik, milliyetçilik gibi fikirlerin kendi ülkelerini etkileyeceğini düşünen Avrupa devletleri Fransa’ya savaş açmıştır.
* Yeni çağ kapanmış, Yakın çağ başlamıştır.

Fransız ihtilali’nden sonra ihtilal Savaşları ya da Napolyon Savaşlan ile Avrupa’nın siyasi yapısının bozulması karşısında 1815’te Rusya, Avusturya, Prusya ve ingiltere Viyana Kongresi’nde biraraya gelmiştir. Bu kongrede Avrupa’mn değişen siyasi yapısını eski haline getirmek ve monarşik yapıları yeniden güçlendirerek ulusçu hareketleri önlemek için kararlar alınmıştır. Bu kararların uygulamaya geçirildiği bu döneme Restorasyon Dönemi denilmiştir.

3. Fransız ihtilali’nin Osmanlı Devleti Üzerindeki Etkileri
• Çok uluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı Devleti zamanla Fransız ihtilali’nin yaydığı milliyetçilik
akımıyla zarar görmeye başlamıştır. Milliyetçilik akımının etkisiyle Osmanlı Devleti’nde azınlık isyanları ortaya çıkmıştır.
• Milliyetçilik akımı zamanla Osmanlı Devleti’nin parçalanmasına yol açmıştır.
• Fransız ihtilali Tanzimat ve Islahat fermanları ile meşrutiyetin ilan edilmesinde etkili olmuştur. Bu gelişmeler demokratik gelişmeler olduğundan Fransız ihtilali’nin Osmanlı Devleti üzerindeki olumlu etkileri olarak kabul edilebilir.

SORU:

1787’den itibaren Osmanlı Devleti, Rusya ve Avusturya arasında yoğun savaşlar başlamıştır. Ancak, Avusturya, 1789’dan itibaren Osmanlı ile olan savaşlarını sona erdirmiştir.

Avusturya’nın Fransız ihtilali sonrasında Osmanlı Devleti ile savaşına son vermesi, bu devletin daha çok hangi özelliği ile açıklanabilir?

A) Dinsel inancı
C) Coğrafi konumu
B) Çok ulusluluğu
D) Hukuki yapısı
E) Askeri durumu

Soruda verilen ön bilgide Avusturya’nın 1789’dan sonra Osmanlı Devleti ile yaptığı savaştan çekildiği vurguIanmıştır. Vurgulanan tarih Fransız ihtilali’nin yaşandığı tarihtir. Avusturya’nın Fransız ihtilali’nin yaşanması ardından savaştan çekilmesinin nedeni ulusçuluk akımından etkilenmesidir. Avusturya da çok uluslu bir devlet yapısına sahip olduğundan iç sorunlarla karşı karşıya kalmıştır.
CEVAP: B