tarihinde yayınlandı

Karakozak Operasyonu

Karakozak OperasyonuTom Clancy‘nin romanlarını okuyanlar, savaş romanlarının ne kadar heyecanlı ve sürükleyici metinler olduğunu bilir. On milyonlarca okuru olan Tom Clancy‘nin dünyayı etkisi altına alan gerginlikleri hayal gücüyle kurgulayarak yazdığı romanları 80’lere ve 90’lara damgasını vurmuş, The Hunt for Red October gibi unutulmaz filmlere de konu olmuştu.

Tom Clancy ekolünden ancak Türk edebiyatından bir roman da şimdi kitapçılarda okurlarını bekliyor. Dünyada hiç savaş olmamasını diliyoruz ancak Suriye ve Türkiye arasında son dönemde yaşanan ve medya gündemini de bir yıldır meşgul eden gerginlikten yola çıkarak iki ülke arasındaki olası bir savaşın öyküsünü anlatan Karakozak Operasyonu son derece sürükleyici bir metin.

Özel ve çok gizli bir görevle Suriye içlerine indirilen 12 komandonun yaşadığı çarpışmaları okura aktaran kitap ilk cümlesinden son cümlesine kadar temposu hiç düşmeyen çok hızlı bir aksiyona sahne olurken okur da karakterlerin diyaloglarında savaşın acımasızlığına yakından tanık oluyor.

Roman, savaş alanlarında kullanılan en son askeri teknolojilerden karmaşık çatışma taktiklerine dek ince detayları da okuru sıkmadan aktararak insanın zihninde gerçek bir cephenin resmini oluşturuyor ve son sayfasını çevirene dek kendini elden bıraktırmıyor.

tarihinde yayınlandı 1 Yorum

Hangisi Ne Kadar Medeni?

Medeniyet denilince akla Avrupa ülkeleri gelir. Acaba benzemek için bu kadar çaba sarf ettiğimiz ve medenileştiğine inandığımız aynı zamanda medeniyetin kaynağı olarak gördüğümüz Avrupa ne kadar medeni  veya ne kadar gayri medeni işte size birkaç misal;Sizce Hangisi Daha Medeni

Avrupa’nın bir zamanlar

  • Tuvalet denilen nesneden bihaber olduğunu
  • Dere ve nehirlerin yanında tuvalet ihtiyacının giderilmesinden ötürü su kaynaklarının kullanılamayacak kadar kirlendiğini
  • Bunun üzerine su kaynaklarının yanında tuvalet ihtiyacının giderilmensinin  Kral ….. tarafından yasaklandığını
  • Evde yapılan tuvaletlerin bir bez yardımıyla pencereden sokağa atıldığını
  • Şapkanın pencereden atılan pisliklerden korunmak için icat olunduğunu
  • Topuklu ayakkabının yere atılan pisliklerden korunma amaçlı yapıldığını
  • Temizlik kültürleri olmadığından kötü koktukları bu kötü kokuyu maskelemek için parfümün kullanıldığını bilseydik acaba bu nesnelere bu kadar itibar eder,  Batı’ya körü körüne meftun olur muyduk Avrupa’da tüm bunlar yaşanırken,  İslam alemi dünya’ya medeniyet dersi vermekteydi. Avrupa zifiri karanlıklar içindeyken Endülüs gibi bir İslam devletinde tüm sokaklar ışıklandırılmıştı, Batı kir sebebiyle çeşitli hastalıklara müptela iken İslam aleminde üretilen sabunlar bütün dünyaya ihraç edilmekteydi(Avrupa istisna). Avrupa’da kitap okumasıyla ün yapmış Fransa kralı V. Charles’ın  9 yüz kitabı bulunurken İslam aleminde 600 bin kitaplı şahsi kütüphaneler bulunmaktaydı. Batı’da skolastik düşüncenin aksi fikir beyan edenler işkence odalarına giderken, Doğu’da sıradan bir camii imamı padişahını eleştirebiliyordu. İşte Avrupa’nın kasvetli karanlığında Doğu ışıltılı bir medeniyeti yaşıyordu.

Yanlış anlaşılmasın Avrupa düşmanı değilim, ama körü körüne Avrupa’nın taklitçisi olma taraftarı da değilim. Bilim ve sanat olarak ne eksiğimiz var ise alalım, ama sanatı kılık kıyafete bağlamayalım ve sanat adı altında ahlak dışı, insaniyetten uzaklaştırıcı kokuşmuş Avrupa kültürünü almayalım.

Yıldıray Berk