tarihinde yayınlandı 1 Yorum

Aynştayn

Aynştayn Albert Einstein
Aynştayn Albert Einstein

Albert Einstein yani halk dilinde Albırt Aynştayn 14 Mart 1879 – 18 Nisan 1955 tarihleri arasında yaşamış bir fizikçi bilim adamıdır.

Aslen Alman olan bu fizikçi Aynştayn Yerminci yüzyılın başlangıçlarına damgasını vurmuş çok mühim bir kuramsal fizikçi olarak anılır. Görelilik adı verilen kuram üzerine çalışmış ve bunu geliştirmeyi başarmıştır.

Aynştayn kuantum mekanik, istatistiksel mekanik ve kozmoloji gibi alanlarda büyük başarılara ve buluşlara imza atmıştır.

Aynştayn kuramsal fizik alanına yaptığı geliştirici çalışmalarından, fotoelektrik etkisi adını taşıyan duruma sağladığı bilgilerden ötürü 1921 Nobel Fizik ödülünü almış bir bilim adamıdır.

tarihinde yayınlandı 4 Yorum

Harf Devriminin Amacı İsmet İnönü Hatırası

Merhaba değerli okuyucular…

Harf Devriminin Amacı İsmet İnonü Hatırası

“Harf devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı okuma yazmanın yaygınlaşmasını  sağlama değildir. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapamak, Arap-İslam dünyası ile bağları koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı. Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik. Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunmayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı.”

İsmet İnönü, Hatıralar Cilt 2, Sayfa 223, Bilgi YayınEvi 1985

Evet bende gördüğümde gerçekten çok şaşırdım. Sosyal medyada paylaşım rekorları kıran bu Hatıra adı verilen, eğer gerçekse insanlık dışı bir durumu ifade eden İsmet İnönü Hatıraları arasında kayıtlara geçmiş “Harf Devriminin Gerçek Amacı” başlıklı hatıra gerçekten insana “çuşşş” dedirtiyor.

Bakın değerli kardeşlerim; Bir milletin milletler nezdinde değer kazanabilmesi için kendi değerlerine sahip çıkması gerekir. Başka milletlerin gözündeki değeri, ancak kendi değerlerine sahip çıkma  azmiyle doğru orantılıdır. Hiç bir değeri olmayan (değerlerine sahip çıkmayan) bir millet değersizdir ve değersiz bir millete değer verilmez.

Eğer yanlış anlamadıysam ki yanlış anlamak elde değil. “Görünen köy uzakta değildir” meselesiyle yola çıkarsak şu anda gördüklerim gerçek… Bir türlü anlayamadım ve hiç bir zaman bunu yapanların akli dengelerini yeterli bulmadım. Adamlar kalkın Müslüman bir ülkede insanların değerlerini teker teker yerlere serin ve sonrada biz Müslümanız deyin!

Bu insanlar için inanın kelime bulamıyorum. Daha öncede bir video da M.Kemal Atatürk’ün İslam aleminin en büyük değeri olan Kur-an’ı Kerim hakkındakiGökten inildiği sanılan…’ şeklinde başlayan sözlerini Meclis arşivinden yayınlanan bir video ile şahit olmuştum. Aşağıda meclis arşivlerinde bulunan orjinal videoyu izleyebilirsiniz.

Söz sizin benden daha söz çıkmaz.

tarihinde yayınlandı 1 Yorum

Mursi Kabilesi (ilkel topluluk)

Mursi Kabilesi

Mursi Kabilesi adı verilen bu ilkel topluluk yeryüzünde Etiyopya bölgesinin Güneyinde kalan Omo Vadisinde hayatlarını sürdürüyorlar. Yaptığım araştırmalar doğrultusunda aldığım çok derin ve gizli bilgilere göre Mursi Kabilesi kendi bayan halkı mensuplarını, daha ergenliğe girmeden dudaklarını keserek içerisine kilden yapılmış daire şeklindeki bu tabakaları yerleştiriyorlarmış (Aşağıdaki resimlerde görüldüğü gibi).

Bunları neden böyle yaptıklarını tam olarak öğrenemedim, zaten durum gözlerden o kadar uzak ki ‘özgür ansiklopedi wikipedia’ bile konudan nasibini alamamış. Google amcanın yardımıyla yaptığım çeşitli arama-tarama işlemlerinden sonra konuyla ilgili tek bir tane Türkçe kaynağa rastlayabildim.

Çok ilginçtir ki; İngilizce olarak bulduğum bir makalede ise, yerli Mursi halkının bölgeye giden turistlerden yüksek miktarda gelir elde ettiğini açıklıyor. Çektirdikleri her fotoğraf için para alıyorlarmış ve Mursi kabilesinin inançlarına göre objektiflere direk açıdan bakarak fotoğraf çektirmek körlüğe neden oluyormuş, işte bu sebeple objektife bakmadan çekimlere izin verirlermiş.

Buyrun size Mursi kabilesinden Görüntüler…

tarihinde yayınlandı

Geçmişin AVM’leri: Bedestenler

(Click here for English…)

Geçmişin AVM’leri: Bedestenler

Günümüzün modern AVM’lerini Osmanlı Devleti’nin yüzyıllar önce inşa ettiğini günümüze kadar gelen ve hala yoğun ilgi gören bedestenlerden anlıyoruz.

Halkın alışveriş ihtiyacını karşıladığı, üstü kapalı içinde onlarca mağazanın bulunduğu, ince uzun, çarşılardır bedestenler. İpek yolu üzerinde uğrak ve işlek bir hayata sahip olan Gaziantep’te işlevini yerine getiren bedestenler hala ilgi odağıdır.

Zincirli Bedesten, Hüseyin Paşa Bedesteni ile yan yana ve birbirine bitişik olarak yapılan Kemikli Bedestenler Gaziantep’e yolu düşenlerin mutlaka adım atması gereken mekanlardandır.

bedestenler

Bedestenler eskiden her gün dua ile açılır ve ticarete başlanırmış. Açılışta “Ey Rabbimiz, günümüzü aydın, pazarımızı hareketli, kazancımızı bereketli kıl. Kazancımıza haram katmadan, hileli mal satmadan, tembel tembel yatmaktan, aldatmaktan, aldanmaktan,hırstan, hileden, faiz kazançtan, şeytana ve nefsimize uymaktan, düşman şerrinden, kul hakkından, insanları ezmekten ve ezilmekten bizi koru. Namerde muhtaç eyleme. Geçim sıkıntısı çektirme, çok verip azdırma, az verip bezdirme. Hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva, borçlularımıza ihsan eyle Allah’ım. Kaza ve belalardan bizleri koru. Ya Rabbi bizleri nimetine şükreden, gerektiği zaman sabreden, kanaatli, gönlü zengin kullarından eyle Allah’ım. Amin.” diye dua edilirmiş.

18. yüzyılda Hüseyin Paşa tarafından yaptırılan Zincirli Bedesten, halk arasında Kara Basamak Bedesteni adıyla anılır. İçinde 80 dükkan bulunan bedestenin beş kapısı vardır.

Güney kapısındaki dört mısralık kitabenin yazarı Kusiri‘ dir. Kemikli Bedesten 1865 ‘te Müftü Hacı Osman Efendi tarafından yaptırılmıştır. Temel kazılan sırasında kemik bulunduğu için adına halk tarafından Kemikli Bedesten denmiş ise de asıl adı Mecidiye Bedesteni’dir. İçerisinde 72 dükkan bulunur.

tarihinde yayınlandı

Antepfıstığı ve Yararları

(Click here for English…)

Sağlığın ve Damağın vazgeçlimez lezzeti: Antepfıstığı

Gaziantep’te yerin altındda değil de üstünde çıkan yeşil altının tadına hepimiz bakmışızdır. Binlerce yıldır Gaziantep topraklarında yetişen antepfıstığının eşsiz tadı, bugün Dünya’nın birçok yerinde aranır hale geldi…

Dünyanın değişik ülkelerinde birtakım farklı fıstıklar tadılsa da bir kez Antepfıstığını ağzına atan bir daha diğer fıstıkları kolay kolay beğenmiyor. Antepfıstığı ilaçlama ve hormon gibi değişik müdahalelere uğramadığı için yüzde yüz organik kalmayı başarması lezzetini korumasına yardımcı oluyor. Antepfıstığı Şanlıurfa, Adıyaman ve Siirt’te de yetişiyor. Ancak Gaziantep’te işleniyor ve buradan pazarlandığı için şanını Antep’te devam ettiriyor.

Antep FıstığıAntepfıstığının yetiştiği ağaca da biraz değinelim. Fıstık ağacı uzun ömrü boyunca bakım ve budama ile görkemli iri bir ağaca dönüşür. Zamanla dışa açılarak gelişen dalları, gri renkli yaprakları ve fıstığın aldığı renkle güzel bir görünüme kavuşur. Meyvelerini salkımlar şeklinde, pembe renkleriyle sergileyen fıstık ağacının olgunlaşmış fıstıkları çok lezzetli ve besleyicidir. Keskin soğuklara dayanan fıstık ağacı 50 yıla kadar toprağın bağrında hayat bulur.

Gaziantep Üniversitesi’nden bir grup bilim adamı tarafından gerçekleştirilen ve konuyla ilgili ilk defa insanlar üzerinde kontrollü olarak yapılan araştırma özelliğini taşıyan bir çalışmada, bir ay boyunca Akdeniz diyeti uygulanan 32 erkeğe daha sonra aynı diyetle birlikte bir ay boyunca da 100 gram Antepfıstığı verilerek kan örnekleri alınır.

Kan örnekleri üzerinde yapılan incelemede, Antep fıstığının kolesterol düşürücü etkisinin yanı sıra damar tıkanıklığı ile antioksidan etkisi incelenir. Araştırma bulgularına göre, Antepfıstığının damar tıkanıklığını önleyici etkisi olduğu belirlenirken, bu etkinin cevizden daha fazla olduğu da ortaya çıkar.

Antep fıstığının kötü kolesterol olarak isimlendirilen LDL’yi düşürdüğü ayrıca insan vücuduna zararlı toksinleri engelleyen antioksidan miktarını artırdığı da gözler önüne serilir. E vitamini yönünden ceviz ve pikan fındığından zengin olan antepfıstığı ayrıca A ve B1 vitaminIeri içeriyor.

Kronik kalp rahatsızlıkları ve kanser riskini azaltan resveratrol maddesinin antepfıstığında da bulunduğunu Celal Bayar Üniversitesi’nin yaptığı araştırma ortaya çıkarmıştı. Antepfıstığı, içerdiği birçok yararlı madde sayesinde kalp rahatsızlıkları ve kanserin yanı sıra hücre tahribatını önlemesi, kolesterolü azaltması gibi çok sayıda rahatsızlığa iyi geliyor.

AntepfıstığıAntepfıstığıAntepfıstığı

tarihinde yayınlandı

Dünyanın En Eski Elektrikli Araba

Alman Müzesi Dünyanın En Eski Elektrikli Araba “Starley”

Almanya’da Autovision Müzesi çalışanları dünyanın ilk elektrikli araç keşfi için tarihi incelediler. “Starley Üç Tekerlekli Bisiklet” mucitleri, William Ayrton ve John Perry gibi üç kafadarın icat ettiği bu aracı buldular.

Üç tekerlekli bir bisikleti andıran bu araba aslında elektrikli araba alanında ilk değil ama ilk modern elektrikli araba diyebiliriz. (Tabi bu sözler bana ait değil. Bunları müze çalışanlarının bizzat kendileri diyor.)

Bu araç saatte 8 mil hıza ulaşabiliyor ve her 25 mil mesafede şarj olması gerek. Böyle bir aracın tamamlanması  tam bir yıl sürmüş.

Müze personeline göre, aracın çok sessiz, şaşırtıcı derecede rahat ve güzel bir yolculuk için çok rahat.. Bir zaman makinesi olsaydı, biz geri dönüp Starley Üç Tekerlekli Bisiklet kullamak isterdik….

İlk Elektrikli Araba
İlk Elektrikli Arabaİlk Elektrikli Arabaİlk Elektrikli Araba

tarihinde yayınlandı

Eski Araba Resimleri

Her yaştan ve her modelden sizi eskilere götürecek bir mazi masalı. Eski Arabalar ne kadar çekici ve ilginç geliyor belkide ilk oldukları bilinci insana öyle hissettiriyor. Bir düşünsenize İlk defa tasarlamak… Çok güzel bir duygudur. Sizi taşıyacak dört tekerlekli bir icat yapıyorsunuz ve buna ait bir dış görünüş tasarlıyorsunuz hemde ilk defa ve bu aşağıdaki İlk Araba Resimlerinde bunları görüyorsunuz işte.
Eski ArabalarEski ArabalarEski ArabalarEski ArabalarEski ArabalarEski ArabalarEski ArabalarEski ArabalarEski ArabalarEski ArabalarEski ArabalarEski Arabalar

tarihinde yayınlandı 3 Yorum

Eski Fotoğraf Makinaları

Fotoğraf makinaları ışık yardımı ile resim çizerler, ışık yardımı ile resim çizen bu buluşa verilen genel isimdir. Fotoğraf kelimesinin anlamı “Işığı kaydetmek” olarak biliniyor. İlk fotoğraf makinesi, önünde bir merce ve ışık geçirmeyen bir kutu şeklinde dizayn edilmişti. 1802 yılında İngiltere Yakınlarında  Thomas Wedgwood, gümüş nitratlı kağıdın veya derinin üstüne görüntü aktarmayı başardı lakin görüntü sabitlenemiyordu. 1827 yılında Niepce isimli çılgın bilim adamı, duyarlı bir levha üzerine ilk defa görüntüyü sabitledi. Bu biraz yorucu bir işti mesela bir manzara resmi için “Duyarlı Tabaka” adı verilen yansıtıcı cisme tam 8 saat poz vermek gerekiyordu.

Deli ressam Daguerre, bir ucunda buzlu cam diğer taraftaki ucunda  bir mercek olan karanlık bir kutunun içinde görüntü yakalayıp taslaklarını bu görüntü üzerine işliyordu. Daguerreotype ismiyle zikredilen bu yöntem çok geçmeden tüm dünyaya yayıldı. 1840`lı yıllarda  Amerikada her eyalette daguerreotype sanatçısı bulunuyordu.

1840 yılında Talbot, fotoğraf kağıdının duyarlılığını yükseltti. Cam negatiflerin icat edilmesiyle dünya üzerinda fotoğrafçılıkta devrim meydana geldi. İngiliz bilim adamı Archer, fotoğraf kağıdını cam negatifden görüntü aktarmayı başardı. 1868 yılında trikromi yöntemi ile renkli baskı gerçekleşti.

1887 tarihinde Rahip Hannibal Goodwin, (Hannibal isimli Korku filmiyle alakası yok bu adamın) gümüş bromür emülsiyona sahip selüloit film önerisinde bulundu. 1889 yılında  Eastman Kodak Company tarafından makaralara sarılmış şekilde yaprak filmler üretildi. Cam filmin kalkması ateşe dayanıklı asetat filmin çıkmasıyla oldu. 1935 yılında  ilkkez renkli filmler yapıldı.

Bu sürecin digital fotoğraf tarihine ulaşmasıyla fotoğraf geniş kitlelere ulaştı…

Eski Fotoğraf MakinalarıEski Fotoğraf MakinalarıEski Fotoğraf MakinalarıEski Fotoğraf MakinalarıEski Fotoğraf MakinalarıEski Fotoğraf MakinalarıEski Fotoğraf MakinalarıEski Fotoğraf MakinalarıEski Fotoğraf MakinalarıEski Fotoğraf MakinalarıEski Fotoğraf MakinalarıEski Fotoğraf MakinalarıEski Fotoğraf MakinalarıEski Fotoğraf MakinalarıEski Fotoğraf Makinaları

Eski Araba Resimleri için Tıklayın

tarihinde yayınlandı

İlk Televizyon

İlk Televizyon ve İlk Renkli Televizyon

Zamanımızın vazgeçilmezi olan televizyonların hayat hikayesi uzun yıllar öncesine dayanır. Yapılan deneme ve çalışmalar nihayet sonuç vermiş ve 1923 tarihinde John Logie Baird İngiltere’ nin Hastings kasabasında bir şekilde görüntü almayı başarmıştı ama bu görüntüyü başka yere aktarmak yani yayınlamak için geliştirilmesi lazımdı ve john amca bunun için yaklaşık üç yıl boyunca çalışmasını sürdürdü. Takvimler 1926 tarihini gösterdiğinde  John Logie Baird ilk defa televizyon yayını yapmayı başarmıştı. Bu yayın CRT olarak adlandırılan tüplü televizyonla gerçekleştirildi. Philo Taylor Farnsworth ismi de bu icadın tarihinde geçmektedir.

Philo-Taylor-FarnsworthJohn-Logie-Baird

 

 

 

 

 

 

TV 1930 yıllarında beyaz eşya olarak satılıyordu ve büyük talep görüyordu. Mesela 1936 yılında yapılan Berlin Yaz Olimpiyatları bazı evlerde televizyondan izlenmişti. Renkli televizyonlara yönelik çalışmalar 1940 yılında başlamıştı. İlk renkli televizyon 1950 yılında ABD de satışa sunulmuştu. Lakin renkli televizyonun tam anlamıyla gelişimi 1960 yıllarına kadar sürmüştür.

İlk Televizyon Resimleri

ilk televizyonilk televizyonilk televizyonilk televizyonilk televizyonilk televizyonilk televizyonilk televizyon

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

tarihinde yayınlandı

ilk Türk Telefon ve Graham Bell

ilk Türk Telefon A Graham Bell

Telefonun hayatımıza girmesiyle beraber insan oğlu yüzlerce kat hızlanmış ve büyük bir çığır aşmıştır. Bu buluşu a graham bell ilk olarak tespit etmiştir. İlk telefon konuşması ise eğer yanlış bilmiyorsam şöyle olmuş “at, salata salatası yemiyor”. Nekadar doğru bilmiyorum ama bence ne söylediğinden çok bu buluşu bularak bunu nasıl söylediği önemli. Eeee tabi bütün bunları araştırırken ilk Türk Telefonu diye bişey varmı onada bakamadan edemedim. Ama maalesef böyle bişeye rastlamadım. Bu ilk telefon icadı denilen zımbırtının resimlerini bir araya getirerek size “ilk telefon resimleri” adında bir albüm hazırladım. ilk cep telefonu ile ilgili bir resim bulunmakta ve sanırım tam 2 kg ağırlığa sahipmiş.