tarihinde yayınlandı

Su Döngüsü ve Hayat

Su Döngüsü ve Oluşumu         Su döngüsü ve hayat Allah insana birçok konuda bilgi ve imkan vermiştir. Örneğin günümüzdeki teknoloji sayesinde, pek çok şeyin oluşumu laboratuvar ortamında izlenebilir. Ancak öyle temel olaylar vardır ki, bunların oluşumunu insanlar ne laboratuvarlarda izleyebilir ne de bunu sağlayabilirler. Bu büyük nimet, dünyanın büyük bir kısmını kaplayan ve en temel ihtiyaçlarımızdan biri olan ‘su‘ dur. Su, dünyanın oluşumu sırasında bir defaya mahsus olarak oluşmuş, ardından oluşum devresi son bulmuştur.

 

Havada serbest halde dolaşan iki molekül olan hidrojen ve oksijen gazının bir araya gelerek su‘yu oluşturabilmeleri için atomlarının çarpışmaları gerekir. Çarpışma sırasında hidrojen ve oksijen moleküllerini oluşturan bağlar zayıflar ve bu molekülleri oluşturan atomlar yeni bir molekül olan su‘yu (H20) meydana getirmek üzerem birleşirler. Söz konusu çarpışma ancak çok yüksek bir sıcaklıkta ve yüksek bir enerji seviyesinde meydana gelir. Şu anda yeryüzünde su‘yun oluşumuna olanak sağlayacak kadar yüksek bir ısı yok. Bu sebeple su‘yun oluşumu imkansız. Dünyada var olan su, dünyanın oluşumu sırasındaki yüksek sıcaklık sonucunda oluşan su’dur. Bu su‘yun miktarında hiçbir zaman bir değişme olmaz. İçtiğimiz, kullandığımız, yaşamımızın bir parçası olan su her zaman aynıdır. Yeryüzündeki su döngüsü sebebiyle buharlaşan sular, yepyeni tazelenmiş olarak bulutlardan bize geri dönerler. Allah bu gerçeği ayetleriyle haber vermiştir: “Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz?” (Vilia Süresi, 68-69).

Eğer Rabb’imiz yeryüzünde hazır olarak var ettiği suyu kurutup giderse, onu geri getirmeye güç yetirebilecek hiçbir varlık bulunmuyor. Eğer Cenab-ı Hak, bulutlara çektiği suyu bir daha indirmese, onu yeryüzüne geri indirebilecek bir güç yok. Nimetlerin tümü Yaradan’ındır. İnsana sürekli olarak ikram edip sunan, yoktan var eden, üstün güç sahibi olan Yüce Allah’tır.

“Biz gökten belli bir miktarda su indirdik ve onu yeryüzünde yerleştirdik; şüphesiz Biz onu (kurutup) giderme gücüne de sahibiz.” (Müminün Süresi, 18)

tarihinde yayınlandı

Manzara Resimleri

Manzaralar ve Doğa Resimleri
Dünya’nın ve Ülkemizin doğal güzelliklerini gösteren, baktıkça “ye! men” diyeceğiniz  manzaralar ve doğa resimleri için doğru adrestesiniz.
Manzara Resimleri dünyanin her yerinden en güzel manzaralara resimleri keyifle izleyin bilgisayarınıza yada telefonunuza indirin…

tarihinde yayınlandı

Bel Ağrısı – Bel Ağrısının Teşhis Yöntemleri

Bel ağrısı günümüzde yaygın olarak karşılaşılan bir ağrı türüdür. Bu ağrının tedavisi ve teşhis edilmesi birçok özellikler içermektedir.İnsanların birçoğu yaşantıları boyunca bu rahatsızlıkla en az bir defa karşı karşıya kalmaktadır. Bel ağrısı yeri geldiğinde iş, okul ve aile yaşantımızı da önemli ölçüde etkilemektedir.

İnsanlar bazı yanlış uygulamalar sonucunda ameliyatlık olabilmekte hatta felç bile kalabilmektedirler. Aslında basit ve geçici bir bel ağrısıyken onu bilinçsizce geçirmeye çalışırken felç durumuna dönüştürmesi tam bir faciadır.

Tıp bu konuda aşırı gelişme göstermekle birlikte bel ağrısı sebebiyle rahatsız olan hastalarımızın geç kalmadan doktora başvurması gerekir. Yapılan müdahale cerrahi dışında olan bir müdahaledir. Fakat uzman doktor bu konuda ameliyat kararı vermişse çok gecikmeden buna uymak gerekmektedir. Gecikirsek eğer bazı durumlarda olumsuz bir sonuç olarak tedavisi yapılamayan sorunlar meydana gelebilmektedir.

Bel Ağrıları

Yan taraftaki şekilde gösterildiği gibi büyük bir bel fıtığına sahip olan insanların bu sorununu düzeltmek için yanlış uygulamalarla uğraşması sonucunda dönüşü olmayan, telafi edilemez sorunlar meydana gelebilir.

 

         Bel ağrısının tedavisinde başarılı olmak için doğru teşhisin konulması gerekir. Hastalarımızın bu nedenden dolayı uzman doktorlara geç kalmadan başvurması gerekir. Hekimlerimize düşen görevde sabırla hastasını dinleyerek doğru teşhisi koymaktır. Bu yüzden her iki tarafında karşılıklı olarak özen gösterip mantıklı davranmasıyla bel ağrısına kısa sürede çözüm bulunacaktır.

tarihinde yayınlandı

Çocukların Beslenmesi – Çocuklarda Beslenme Yöntemleri

Çocuklarda Beslenme     Emzirme çocuğun beslenmesi için en doğal yoldur. Mümkün olduğu takdirde, hem anne hem de çocuk için memnunluk vericidir. Doğumdan hemen sonra ilk 3-5 günde memelerden kolesterin ihtiva eden bir sıvı gelir. Buna ‘ağız’ adı verilir. Süt bunun arkasından gelmeğe başlar. Önceleri süt miktarı bebeğin emebileceğinden fazladır. Sonra ona eşit olur.

Emzirme konusunda bazı yanlış inanışlar vardır. Bunlara aldırmamak gerekir. Doğru olan şudur.

* Memenin büyük veya küçük olması çocuğun beslenmesini etkilemez.
* Çocuğun emzirilmesi me­menin sarkmasına sebep  olmaz. Yeter ki, iyi bir şe­kilde desteklensin.
* Anne sütü her zaman ço­cuk için iyidir ve çocuğa dokunmaz.
* Emzirme gebeliği önle­mek için bir çare değil­dir. Emzirme sırasında gebe kalınabilir.

Annenin verdiği süt miktarını ayarlayan, azalıp çoğalmasına sebep olan en önemi iki etken vardır:
1- Çocuğun memeyi tamamen emerek boşaltması. Bu süt yapımını hızlandı­rır.
2- Annenin rahat, sakin ve çocuğu emzirmeğe istekli olması. Bunların dışında annenin yediği be­sinler, yorgunluğu, sıhhati, babanın davranışları ve diğer etkenler de rol oynayabilir.

Birçok anne emzirmenin ne ka­dar devam etmesi gerektiğini öğren­mek ister. Bu tamamen kendi istek­lerine bağlıdır. Gerekirse emzirme iki yit da sürebilir. Ancak bu takdir, de çocuğa ek olarak demir, Vitamin D ve Vitamin C de vermelidir. 8-10 ay emzirmeden sonra doğrudan doğruya mama devrine geçilirse şişe devrine gerek kalmamış olur.

Bazı kadınlar çocuğunu emzirt­mez. Bu takdirde çocuğu emzikle bes­lemek gerekir. Anne sütüne en yakın süt inek sütüdür. Buna su ye şeker ilâve edilerek terkibi anne sütününki-ne en yakın bir duruma getirilebilir. Ayrıca piyasada birçok hazır sütler (mamalar) mevcuttur. Bunlar içinde çocuğunuzun bünyesine en uygun olanını seçmek İçin doktorunuza da­nışın.

Sebze, meyve püresi, et suyu ve püresi gibi peşinlerin çocuğa ne za­man verilmesi gerektiği hakkındaki görüşler değişiktir. Eskiden bu besinleri vermek için çocuğun en az 6 aylık olması beklenirdi. Bugün 2-3 aylık hattâ 1 aylık çocuklara verilmesinde bir zarar görülmemektedir.

tarihinde yayınlandı

Gebelik Hastalıkları – Gebelikte Kusma – Gebelik Toksemisi

 Gebelik Hastalıkları – Gebelikte Kusma – Gebelik Toksemisi 

Gebelik HastalıklarıGebelik sırasında annenin çeşit­li şikayetleri olabilir ve gebeliğe has bazı hastalıklar belirebilir. Bunların, bazıları önemsizdir. Bazıları ise ha­yatı tehdit edecek kadar ciddidir. Bu hastalık ve şikâyetlerin tedavisi aşağıda kısaca ele alınmıştır:

Gebelikte Bel Ağrıları

Leğen ve sağrı kemiği arasında­ki mafsalın açılmasından ileri gelir. İyi uyan bir gebelik korsesi giymek faydalıdır. Ayrıca akşamları yatarken ağrıyan yere sıcak tatbik edilir.

Gebelik kusmaları

Gebelik süresince en çok karşılaşılan sorunların başında bulantı ve kusma gelmektedir. Kısa sürer ve aralıklı olursa normal bir şikayet olarak kabul edilir. Fakat sürekli ve ağır kusmalar su ve tuz kaybına sebep olarak annenin ve çocuğun hayatını tehlikeye atar. Bu durumda doktora veya hastaneye başvurma­lıdır. Bulantı ve kusmanın önlenme­si için kuru ve tuzlu çörekler yeme­lidir. Yemekte su içmekten kaçınmalıdır. Yağlı ve baharatlı şeyler yememelidir.  Bulantı önleyici ilaçlar kullanılır, ayrıca B6 vitamini faydalıdır. 2 gün ağızdan su bile almamamışsa  hastaneye başvurulmalıdır. Da­mardan serum tedavisi gerekebilir.

Gebelik Toksemisi

Gebelik sırasında görülen bu hastalığın başlıca üç belirtisi vardır:

1)      İdrarda albümin çıkması.
2)      Tansiyonun sık sık yükselmesi.
3)      Bulantı ve kusmaların sıklaşması.

Tokseminin neden kesin olarak bilinmemektedir. Rahimde ki çocuğun iyi bir pozisyon alamaması  ve süresinden önce ayrılması toksemiye neden olabilir. Bu rahatsızlıkta genellikle karaciğer, gözler ve böbrekler bozulmaktadır. Ağır vakalarda ise şuur kaybı ve ani çırpınmalar ortaya çıkabilmektedir. Gebelik sırasında toksemi durumunda annenin hayatını kurtarabilmek açısından çocuk derhal alınmalıdır. Aksi durumda hem annenin hem de çocuğun hayatı tehlikeye atılmış olacaktır.

tarihinde yayınlandı

Cilt Lekeleri ve Tedavi Yöntemleri

Cilt lekeleri         Cildimizdeki lekelerin en büyük sebebi güneş ışınlarıdır. Bu yüzden güneşin saçtığı UV ışınlarına çok fazla maruz kalmamak gerekir ve günün belirli saatlerinde güneşe çıkılmaması gerekir. Ayrıca buradaki en önemli nokta güneşin yaydığı UV ışınları kendisini sadece yaz mevsiminde göstermemekle birlikte neredeyse dört mevsimde bu ışınların olduğunu lekelerin daha da çok ilerlememesi ve yayılmaması için güneşin olduğu her dönemde iyice korunmak gerekir. Kışın kendisini gösteren güneşten korunmak için 15-20 faktöre kadar olan güneş koruyucu kremlerini, yazın ise; 50 ve daha üzerinde faktörü bulunan güneş kremlerini tercih etmeliyiz. Ayrıca bu koruyucu kremler uzun sürede koruma etkisini yitirebilirler. Bu yüzden 3-4 saatte bir güneş koruyucu kremlerimizi yenilememizde sakınca yoktur. İşte mutsuz olmamıza ufak ta olsa etki eden bu güneş lekelerinin oluşumunu durdurmak için cildimizi güneşin o zararlı ışınlarından her zaman korumalıyız.

Başlıca cilt lekeleri tedavi yöntemleri :

1) Medikal Tedavi
2) Kimyasal peeling
3) Lazer
4) Cryotherapy (Kryoterapi)
5) Fraksiyonel Lazer

1) MEDİKAL TEDAVİ

Lekeli bölgeye bazı ilaçlar sürülerek o bölgenin renginin açılmasını sağlar veya o bölgede soyulma yapabilir. En iyi sonuç veren renk açıcılar kojik, hidrokinon ve son olarak da askorbik isimli asitlerdir. Bu asitler bazı durumlarda tek başlarına bazı durumlarda ise, hepsi birlikte uygulanabilir. Soyma niteliğine sahip açıcılar ise, retinoik ve meyve asitleridir ve daha çok deri altındaki lekeler için uygulanır.

2) KİMYASAL PEELİNG

Bu tarz peelingler 3 çeşittir. Cilt lekelerinin derinliklerine göre, yapılan işlemlerde değişir. Bunlar: yüzeysel, orta ve derin peeliglerdir. Doktorlar tarafından uygulanabilen yüzeysel ve derin düzeydeki peelinglerdir. Yüzeysel ve derin peelingler doktorlar tarafından cildin ve lekelerin özelliklerine bakılarak uygulanır.Cildin rengi,tipi ve ciltteki sorunun derinliğine bakılarak seans sayıları (ortalama 6-10 seans haftada bir olarak) değişiklik gösterebilir.

3) LAZER

Uygulanabilen 2 tane lazer çeşidi mevcuttur. Bunlardan ilki : Erbium Lazer ,ikincisi ise Karbondioksit Lazerdir. Erbium Lazer yönteminde cildin iyileşme süresi kısadır. Karbondioksit Lazerde ise; derin soyulmalar olduğu için iyileşme süresi daha uzundur.

4) CRYOTHERAPY (Kryoterapi)

Cilt lekelerinin dondurulma sistemiyle ile yok edilmesi yöntemidir. Uygulanması açısından gayet pratik ve kolaydır. Bu uygulamada karbondioksit ve sıvı azot kullanılır. Bu yöntem uygulandıktan sonra ciltte su toplaması veya ufak tefek kızarıklıklar görülmektedir.

5) FRAKSİYONEL LAZER

Sorunlu ciltte, ince ince o bölgeleri tarar, yıpranmış olan hücreleri tedavi eder.

tarihinde yayınlandı

Deri Hastalıkları – Deri Yağlanması – Akne Nedir

Akne nedir   Derinin bir çok önemli gö­revleri vardır. Bir kere vücu­da mikronların girmesini önler, sıca­ğa, soğuğa, ışınlara ve çarpmalara karşı diğer organları korur.

 

Deride sonlanan sinir uçları do­kunma, ağrır sıcak, soğuk gibi duy­guları alarak beyne iletir. Deri kan damarlarından zengindir ve vücut ısısını ayarlamakta önemli rol oynar. Ter bezleri sıcakta fazla ter yaparak serinlemeyi sağlar. Yağ bezlerli ise de­rinin kurumasına engel olur. Deri ge­nellikle yumuşaktır ve kolayca kıvrılır. Gençlerde daha elastiktir. En kalın deri avuç içlerinde ve taban­larda bulunur. El içlerindeki parmak izleri her insanda farklıdır ve bu ki-silerin tanınmasında kullanılır. İki insanın aynı parmak izine sahip olma şansı 24 milyarda 1’dir. Derinin en dış tabakası cansız hücrelerle kap­lıdır. Bunlara kepek denir. Alttan üreyen hücreler durmadan ölen hücre­lerin yerini alır.

 

Akne ( Ergenlik Sivilcesi )

Yüzde, boyunda ve gövdede yağ bezlerinin tıkanarak, iltihaplanması sonucu beliren sivilcelere akne denir. Bulûğ çağlarında görülür, iltihap iler­leyip derine işlerse iz bırakabilir. Ak­ne tedavisi için perhiz, kükürtlü losyonlar ve sabunlar. İltihap varsa an­tibiyotikler kullanılır. Tedavide sa­bırlı olmak gerekir. Bazen hormon tedavisi ya da A vitamini fayda gösterir.

 

Deride Yağlanma

Bazı kimselerde yağ bezleri fazla faaliyet gösterir ve deri devamlı olarak yağlı kalır. Özellikle sıcak ha­valar ve ruhi baskılar yağ ifrazını artırır. Bunun tedavisi için en iyi yöntem sık sık yumuşak bir tuva­let sabunuyla yıkanmaktır. Yağ İf­razını azaltacak ya da önleyecek bir ilâç mevcut değildir.

tarihinde yayınlandı

İlaç Kullanırken Dikkat Edilecek Noktalar

İlaç Kullanımıİlaç Kullanılırken Dikkat Edilecek Noktalar

İlâcı ya kendimiz alırız, ya da bir akrabamıza, eczacıya ve doktora sorarız. Aslına bakarsanız bu yöntemlerin bir çoğu yanlıştır. Sırf bu yanlış bilinen yöntemler yüzünden hayatlarını tehlikeye atan onlarca insan vardır. Sizde bu duruma düşmek istemiyorsanız aşağıda belirttiğimiz noktalara dikkat ediniz.

1)      Gerçekten ilaç almak gerekiyorsa almalısınız, fakat aksi durumlarda ilaç kullanmak zararlıdır.

2)     Tesiri bilinen ve daha önce aynı hastalıkta kullanılmış ilaçları alın. Denemek için kesinlikle ilaç kullanmayın.

3)     İlacı almadan önce içerisinde bulunan prospektüsü mutlaka okuyun.

4)     Tavsiye edilen doz, miktar ve kullanım şeklinin dışına kesinlikle çıkmayın.

5)     İlgili hastalığın son bulmasıyla birlikte kullanılan ilacın bırakılması gerekmektedir.

6)     Herhangi bir ilacı uzun süre kullanmak bazı rahatsızlıklara yol açabilmektedir. Bu yüzden uzun soluklu kullanılacak ilaçlar için doktor yardımına başvurmak yararlı olacaktır.

7)     Doktorların veya eczacıların belirttiği ilaç kullanım öğünlerinin dışına çıkmayın.

 

İlaçların Zararları

Alınan bazı ilâçlar insan vücudunda yan etkilere ve kalıcı rahatsızlıklara sebep olabilmektedir. Hatta bu durum kimi zaman ölüme dahi neden olabilmektedir. Fakat buna rağmen bazı ilaçlar kesin olarak vücuda zararsızdır. Bu konuda sizlere en iyi bilgiyi verebilecek olan kişi doktorunuzdur. Doktorunuzun verdiği ilaçların yada etrafınızdan aldığınız tavsiye ilaçların mutlaka içerisindeki prospektüsü okumalısınız, hatta gerekirse prospektüste bulunan bilgileri eczacılara danışınız. Bazı ilâçların neden olabile­ceği zararları şu şekilde sıralayabiliriz ; Mi­de sancısı, mide kanaması, ülser, is­hal, ağız kuruması, görme bulanıklığı böbrek bozukluğu, karaciğer bo­zukluğu, vitamin eksikliği, kalpte intizamsızlık, kalp yetmezliği, sağırlık, felçler, egzema, kaşıntı, deride es­merleşme, başağrısı, başdönmesi, bit­kinlik, kuvvetsizlik ve benzeri gibi rahatsızlıklar meydana gelebilmektedir.

tarihinde yayınlandı

Zihinsel Gelişime Uygun Eğitim Metodu

         Eyüpoğlu’na göre Mevla’ya karşı olumlu duygular hissedildiğinde öğrenme süreci hızlanıyor, merak artıyor ve Allah sevgisi arttıkça artıyor. Öyleyse miniğin dünyasında Yaratıcı ile ilgili olumlu intibalar bırakmak gerekiyor. O’nun ‘koruyan, gözeten, bize nimetler veren, hastalanınca iyileştiren, dua edince kabul eden’ gibi özellikleri nazara verilerek çocuğun algısını güçlendirmek çok önemli. Rabb’in bizi sevdiğini gösteren deliller de çocuğa sunulabilir. Örneğin, “Allah bizi ne kadar seviyor ki bizim için güneşi yaratmış, bu güzel yiyecekleri göndermiş, sana gören göz, işiten kulak vermiş, vb.” şeklindeki ifadelerle miniğin zihin dünyası şekillendirilebilir. Yani Allah’ı sevdirmek için çok uç örnekler bulmaya gerek yok. O’nun varlığını çocuğun anlayacağı seviyeye indirmek yeterli.

‘Cennet, cehennem, ölüm’ gibi soyut kavramları anlatabilmek için de çocuğun zihinsel gelişim sürecinin gözetilmesi elzem. Özellikle okulöncesi dönemde bu kavramları somutlaştırarak anlatmak gerekiyor. Mesela bir çocuğa “Allah büyük” denildiğinde çocuk bunu anlamlandırmak için “Babamdan da mı büyük?” ya da “Şu binadan da mı büyük?” diye.sorabilir. Cenneti anlattığınız sırada “Orda Barbie bebekler/oyuncak arabalar var mı?” şeklindeki sorularla sizi şaşırtabilir. Bu sorular karşısında ebeveynin “Ne biçim soru bu böyle!” deyip çocuğu azarlaması ise onun gelişimini sekteye uğratabilir. Tepki vermek yerine onun seviyesine inip, sevdiği kavramlar üzerinden cenneti, Allah’ı anlatmak en güzeli. Yazar Hüseyin Zahit, ‘Anneciğim Bana Allah’ı Anlam mı sın?’ isimli kitabında yaş gruplarına göre çocuklara Allah’ı nasıl anlatmak gerektiğine temas ediyor. Zahit’e göre çocuk, 2 yaşında elin ile karşılaşıyor. Özellikle 3-4 yaşlarında dini inanç canlılık kazanıyor. Ancak dine karşı asıl ilgisi, tamamen anne-babanın alakasına bağlı olarak gelişiyor.Çocuk etrafında inanca ait bir şeyler duymamışsa ve bu konuda soru sormuyorsa bu onun ilgisiz olduğu anlamına gelmiyor.Aksine içindeki inancı ifade etmek de güçlük çektiğini gösteriyor. Zahit’in ifadesiyle bu yaştaki çocuklara Allah inancı çeşitli hikaye ve kıssalar aracılığıyla verilirse daha etkili oluyor. Çünkü hikayeler henüz soyut düşünemeyen küçüğün bu konulan anlamasını kolaylaştırıyor.

4 yaş ise çocuğun eline duyduğu ilginin altın cağı. Bu yaşta çocuk, Rabb’imizi etrafında gördüğü şeylere benzetiyor. “Allah en büyük” denildiğinde etrafındaki en büyük cisme bakarak Cenab- ı Hakk’ı hayal etmeye çalışıyor.Çocuğun Allah tasavvurunun soyuttan somuta geçmesi ise zaman alıyor.Bu dönemde çocukların büyük bölümü ayrıntıları dikkate almıyor. İlişkisiz obje ve kavramları bütünleştiriyor. Dolayısıyla Allah inancıyla ilgili konuları ayrıntılara girmeden vermek gerekiyor. Çocuk, 5-6 yaşından itibaren tabiattaki olayların nasıl olduğunu ve varlığın başlangıcını merak ediyor. “Neden, niçin” şeklinde sorular soruyor. Örneğin “Şu ağaç büyükken diğeri neden küçük?” diyebiliyor.Bu tip soruların cevabı ise belli bir noktada tıkanıyor ve ebeveyne “Allah böyle yarattı.” cevabından başka bir seçenek kalmıyor. Aslında bu cevap, çocuğu Allah inanana götürüyor. Yani çocuğun ‘neden, niçin’li soruları, inanç aşılama açısından bir fırsat.

7 yaşında çocuklar, genelde Allah’ı insana benzetiyor. Zihinlerinde “O büyük bir insan ama görülmez.” düşüncesi hakim oluyor. 8 yaşından sonra bu fikir kayboluyor ve Yaradan’ın hiçbir varlığa benzemediği, O’nun yaratılanlardan üstün olduğu bilinci uyanıyor. Bu dönemde minikler, güvendiği kişilerden gelen bilgilerin doğruluğuna şüphe duymadan inanıyor. Bunun için bu yaştaki çocuklara inanda ilgili meseleleri seviyesine göre anlatmak gerekiyor.

7-9 yaşları arasındaki çocuklar, Allah’a inanmayı bir ihtiyaç kabul ediyor ve O olmadan yaşamanın mümkün olmadığım anlıyor. Rabb’i tek sığınak olarak görüyor. 10-11 yaşlarındaki çocuklar ise Cenab-ı Hakk’ın varlıkları nasıl yarattığını, O’nun gücünün her şeye nasıl yettiğini, yeryüzündeki her şeyi nasıl gördüğünü sorguluyor. Onların zihnindeki tereddütleri izale etmek de ebeveyne düşüyor. Bu yüzden ebeveynin de bu konularda birikim sahibi olması, dahası bu birikimi çocuğuyla nasıl paylaşması gerektiğini bilmesi elzem.

Anlıyoruz ki her yeni yaş, çocuğun O’na ulaşması için ayrı bir basamak. Çocuğumuzun bu basamakları yara almadan çıkmasını istiyorsak onu Allah’la korkutmak yerine sevgi temelli bir yaklaşım sergilememiz gerekiyor. Nasıl ki biz Yaradan’ın gazabından kaçıp rahmetine sığınıyorsak,ümit ve korku dengesini gözetirken gönlümüz ümitten yana oluyorsa evladımız için de aynısını düşünmemiz şart. Onun küçük yüreğini, “Allah seni yakacak” diye korkutarak iman duygusunun temeline zehir dökmeye hakkımız olmasa gerek. h.kose@zaman.com.tr

tarihinde yayınlandı

Lens Kullananların Dikkatine

Lens kullananlar için riskli mevsim

Lens kullanımıLensle denize girmek veya filtresiz lensle güneşe çıkmak ciddi sağlık sorunlarına yol açıyor. Göz travmaları, enfeksiyonlar, göz kuruluğu. Komea hastalıkları bunlardan bazıları. Göz Hastalıkları Doktoru Ersin Kutluçınar. Hijyen, yüzücü gözlüğü kullanımı güneş gözlüğü seçimine dikkat edilmesi uyarısında bulunuyor.

Çöplükten enerjiye

Konya, çevre dostluğuna örnek bir çalışma sergiliyor. Konya Büyükşehir Belediyesi, şehir çöplüğüne kurulan tesiste depolanan çöpte oluşan metan gazından elektrik üretimine başladı. Bu uygulamayla çöplüklerde meydana gelebilecek patlamaların önüne geçilmesi bekleniyor. Tesis, şehir ekonomisine yaklaşık 3 milyon dolarlık katkı sağlıyor.