tarihinde yayınlandı 2 Yorum

Güreşin Tarihi – Güreş Çeşitleri

Güreş Tarihiİki pehlivan arasında belirlenen kaidelere uyularak birbirinin sırtını yere değdirmek amacıyla yapılan spordur. Güreş, insanların zekâ ve kuvvetlerini birleştirerek, herhangi bir alet kullanmadan yaptıkları sporlardan biridir.

Dünya üzerinde güreşi ilk yapan milletler Türkler, Eski Yunanlılar ve Romalılardır. Güreş Türklerle birlikte Anadolu’ya, Balkanlara ve Avrupa’ya yayılmıştır.

İlim ve fikir üstünlüğünden çok beden gücünün atiklik, çeviklik ve ustalığın üstün tutulduğu çağlarda han, hakan, padişah gibi devlet büyükleri ve gençler binicilik, atıcılık ve güreşte üstün olmaya çalışmışlardır. Ayrıca zamanın ünlü güreşçileri devlet adamları tarafından korunmuş çalışmaları teşvik edilmiştir.

Güreş çeşitlerini şöyle sıralayabiliriz;

a) Karakucak Güreş: Çimen üzerinde veya toprak meydanda, vücudun üst kısmı ve ayak çıplak olarak yapılan bir serbest güreş çeşididir. Karakucak güreş çeşiti Kafkasya, Kırım ve Anadolu Türkleri’nce bilinen en eski güreştir.

b) Yağlı Güreş; Bu güreşte pehlivanlar kisbet adı verilen deri çeşidinden yapılmış dar parçalı bir çeşit pantolon giyerler. Zeytinyağı ile yağlanarak belli bir zaman ile sınırlandırılmadan belli kaidelere uyarak hakemler önünde yapılan güreştir.

c) Serbest ve Greko-Romen Güreş: Bu tarz güreşler Batı ülkelerinde 19. yüzyıldan sonra gelişmeye başlamıştır. Serbest ve Greko-romen güreşler Beynelmilel Güreş Nizamnamesi’ne göre düzenlenir.

tarihinde yayınlandı

Kıyı Tipi Çeşitleri – Dünyadaki Kıyı Tipleri

Kıyı ÇeşitleriKaranın ve denizin birleştiği bölgelere kıyı adı verilmektedir. Aslında kıyı, bir çizgi olmamakla birlikte, fakat genişliği yer yer değişen bir şerittir. Daha geniş bir tanım yapacak olursak kıyı; Kara, Deniz ve Hava’nın birbirine bir yerde temas ettiği yerdir. Kıyıların genişliği genellikle 1 kaç metreden 15 km’ye kadar değişmektedir.

Dünyanın bir çok yerinde bulunan dar bir şerit şeklinde uzanan kıyının 10-15 km,kadar genişlediği yerler, gelgit olaylarının denizde önemli seviye değişmeleri yaptığı bölgelerdir. Batı Avrupa’da Fransa ve İngiltere kıyılarında, Kanada’nın bir kısım doğu ve batı kıyıları ile, Güney Amerika’nın Arjantin kıyılarında 4 metreyi geçen seviye değişmeleri sonucunda kıyı bölgesi periyodik olarak deniz altında kalmakta ve tekrar kara haline geçmektedir. Bu nedenle, karanın önünde bulunan geniş bir alan gerçekte kıyı bölgesi sayılır. Kıyı, sürekli olarak değişikliğe uğrayan bir yerdir. Dalgaların aşındırmasıyla dik kıyılar geriler, akıntılarla birikme aşınma yerleri belirir, akarsuların taşıdığı parçacıklarla deltalar büyür, yer kabuğunun yaylanmasıyla kıyı bölgesinde eğilmeler olur ve bu yüzden deniz ya çekilir ya da ilerler.

Kıyılar genel olarak kendi arasında ikiye ayrılmaktadır. Alçak kıyılar ve yüksek kıyılar  olmak üzere iki bölüme ayrılan kıyı çeşitleri bir çok yönden birbirlerine benzemektedir. Alçak kıyılar sahil ovafarının kenar kısımlarıdır. Yüksek kıyılar ise dağlık veya tepelik bölgelerin kenarlarıdır.

Alçak ve yüksek kıyılar da yapılarına, şekillerine göre 11 bölüme ayrılır.

1)OVA KIYILARI, LİDO’LU KIYILAR VE BATAKLIKLI KIYILAR
2) HALİÇLİ VE LİMANLI KIYILAR
3) GLAYSE (BUZUL) OVALARI KIYILARI
4) FJORD’LU KIYILAR
5) RİA’LI KIYILAR
6) BOYUNA YAPILI KIYILAR
7) ENİNE YAPILI KIYILAR
8) DİSKORDANT YAPILI KIYILAR
9) VOLKAN KIYILARI
10) ESKİ KIYI ŞEKİLLERİ
11) MERCAN KIYILARI

tarihinde yayınlandı

Islahat Fermanı Nedir – Islahat Fermanı’nın Getirdikleri

Islahat fermanıIslahat Fermanı, yabancı devletlerin hazırladığı ve Osmanlı Devleti’nin kabul etmek zorunda kaldığı bir ıslahat programıdır.
Ferman’ın esaslarını Âli Paşa ile istanbul’daki Fransız ve ingiliz elçileri birliktehazırlamışlardır. Islahat Fermanı‘nın konusu Osmanlı, İmparatorluğu’ndaki Müslüman tebaya tanınmış olan haklarınMüslüman olmayan tebaya da tanınmasıdır.

Müslümanlarla, Hıristiyanlar arasında din, vergi, askerlik, devlet memurluklarına geçme ve millî eğitim alanda bazı ayrıcalıklar vardı. Bu iki teb’anın dinleri arasındaki eşitsizlik, şekil bakımından olsun giderilmek istendi. Vergi ve askerlikte eşitsizlik oldukça önemliydi. Tanzimat’a kadar Hıristiyan teba askere alınmıyordu; buna karşılık haraç adı altında vergi veriyorlardı. Tanzimat ile bu durum kaldırıldı. Hıris’iyanların da askerlik yapmaları esası etiriİdi. Islahat Fermanı‘nda Hıristiyanların askerlik yapması yeniden prensip olarak ortaya kondu. Tanzimat Fermanı‘ndaki prensipleri de içine alan Islahat Fermanı, yeni 20 maddeden oluşur:

“Teb’anın can ve mal, ırz ve namusunun korunması ile kanun önünde eşitlik. Şahsın ve topluluğun tasarruf hukuklarına saygı, devlet hizmetlerine ve askerlik ödevinebütün teti anın katılması, mezhep ve millî eğitimde hürlük, vergilerde eşitlik, iltizam usulünün kaldırılarak verginin doğrudan doğruya alınması, mahkemelerde şahitlik hususunda eşitlik, tebanın mahkemelerde yargılandıktan ve hüküm giydikten sonra idam veya af hususunun padişah hakları arasında yer alması, mahkemelerin açık olması ve ilanların yayınlanması suçlu mallarına devletin el koyması usûlünün kaldırılması, hapishane usul ve yönetmeliklerinin insan haklarına daha uygun bir şekilde düzenlenmesi; ticaret, ceza ve cinayet davaları için karma mahkemeler kurulması, bu mahkemelerde yürütülecek haklar ve ceza kanunlarıyla mahkeme usullerinin düzenlenmesi, müslüman olmayan toplulukların din yönünden olan imtiyazları muhafaza edilerek diğer imtiyazların incelenmesi ve değiştirilmesi; Patrikhaneleri n veya müslüman olmayan meclisleri n bazı hallerde hukuk davalarında sahip olacakları selâhiyetlerin teyidi. Adı geçen meclisler tarafından vilayet ve nahiye meclisleriyle Ahkâm-ı Adliye meclisinde üye bulundurulması, resmi yazılarda Hıristiyanlar içinhakaret anlamı taşıyan tabirlerin kullanılmaması, rüşvetin kaldırılması, “irtikab ve “ihtilasın” kaldırılması için kanunun şiddetle yürütülmesi.

Islahat Fermanı‘nın Paris Antlaş’ması’nın 9. maddesinde yeralması yabancı devletlere Osmanlı Devleti’nin iç ve dış siyasetine karışma fırsatını vermiştir.

tarihinde yayınlandı

İnebahtı Deniz Savaşı – İnebahtı Savaşının Sonuçları

İnebahtı Savaşı7 Ekim 1571’de Osmanlı ve Haçlı donanmaları arasında geçen büyük deniz savaşıdır. Bu savaş, bugünkü Yunanistan’da, Korent Körfezi’nde inebahtı (Lepanto) dolaylarında olmuştur.

Türklerin Kıbrıs’ı alması Avrupa’da büyük tepki yaratmıştı. Papa V. Pius’un 6 yıllık çalışmaları sonucu 25 Mayıs 1571’de Papa, ispanya Kralı ve Venedik Doçu, Osmanlılara saldırmak üzere anlaştılar (Mukaddes İttifak). Bu anlaşmadan haber alınmakla birlikte, Vezirazam Sokollu Mehmet! Paşa gereken önlemleri alamadı. O sıralarda Preveze’de bulunan Donanma Büyükamiralliği’nden hükümete devamlı haberler ve kuvvetlendirilme istekleri geliyordu. Bunun yanında donanmanın başına getirilen Müezzinzade bir kara generaliydi, denizcilikle hiçbir ilgisi yoktu. Haçlı donanmasının geleceği haberi İstanbul’a bildirilince, Sokullu, bu donanmayı karşılama görevini gene bir kara askeri ve hayatı boyunca hiç denize açılmamış olan İkinci Vezir1 Pertev Paşa’ya verdi.

Osmanlı donanmasında 1 vezir; 4 oramiral, 15 tümamiral bulunuyordu. Hıristiyan donanmasına Hollanda Genel Valisi Don Juan d’Autriche kumanda ediyordu. Venedik donanmasının başında Vaniero, Ceneviz donanmasının başında Giovanni Andrea Doria vardı. Kısacası Avrupa’nın en tanınmış prensleri, asilzadeleri, amiral ve generalleri Hıristiyan donanmasında bulunuyordu.

Pertev Paşa ile Ali Paşa düşmana hücum emri almışlardı. Ancak Osmanlı amiralleri, gemi sayısı, donatımı, asker sayısını eksik buluyorlardı. Amiraller arasında bir bağlılık yoktu. Herkes ayrı bir saldırı planı yapıyordu. Sonunda iş çığrından çıktı. Her amiral kendi anlayışına göre savaşa girişti. Bu sebeple savaş, tek elden idaredeki taktik üstünlüğünden yoksun kaldı. 7 Ekim’de iki donanma arasında Dünya tarihinin en büyük deniz savaşlarından biri başladı. Osmanlı donanması bozuldu. 142 Osmanlı savaş gemisi batarak karaya vurarak, ya da düşman eline geçerek yok oldu. 20.000 Türk şehit oldu. Buna karşılık düşmanın da kaybı büyüktü. 8.000 ölü verdi. Bunun yanında zaferi de büyüktü.

Bu savaşta, yalnız Uluç Ali Paşa kumandasındaki sağ kanat başarı gösterdi. 42 savaş gemisinden meydana gelen bu kanat kayıp vermediği gibi, birçok savaş gemisini de ele geçirerek savaş alanından ayrıldı.
Bu felaket, tarihte “Sıngın Donanma Harbi”  ünlüdür. Padişah o kış içindeı kaybedilen gemilere eşit sayıda gemi yapılmasını emretti. Gerçekten, bahara 158 parça savaş gemisi, bütün donatımı tamamlanarak denize indirildi ve donanma, ispanya üzerine gidip, inebahtı‘nın öcünü almak için denize açıldı. İnebahtı Savaşı sonunda Osmanlı Devleti toprak kaybetmedi. Hedefleri Kıbrıs olmasına rağmen Haçlılar, oraya bir çıkarma yapamadılar.

Bu savaşın sonunda Sokullu’nun Venedik elçisine:  “Biz Kıbrıs’ı almakla sizin kolunuzu kestik. Siz İnebahtı‘nda donanmamızı bozmakla sakalımızı tıraş ettiniz. Tıraş edilen sakal yeniden çıkar ama, bir kolun yerine gelmesi imkansızdır” şeklindeki sözleri ünlüdür.